Danimarka gezimizde coğrafi özelliği nedeniyle büyük ilgi gören, uçsuz bucaksız kumsalıyla aynı zamanda bir turizm merkezi olan Nymindegab köyü ile aynı adı taşıyan müzesini gezdik.

Danimarka gezimizde coğrafi özelliği nedeniyle büyük ilgi gören, uçsuz bucaksız kumsalıyla aynı zamanda bir turizm merkezi olan Nymindegab köyü ile aynı adı taşıyan müzesini gezdik.

Nymindegab, Güney Danimarka'nın güneybatısındaki Jutland bölgesinde yer alır. Kuzey Denizi kıyısında eski bir balıkçı köyüdür. Daimi nüfusu 204 kişiymiş. Yaz aylarında ise dolup taşan bir turizm kasabasına dönüşüyormuş.

Davetli olarak gittiğimiz Danimarka gezimizde, coğrafi oluşumu nedeniyle bu yöreyi  görmemiz için program yapılmış. Gerçekten iyi de olmuş.

Gezimiz, kuzey yarımkürede havaların soğuduğu döneme, ekimin ikinci yarısına rastladığı için turist yoğunluğu yoktu ama önemli bir gözlem ve izlenim oldu.

KAVUŞMA 400 YIL SÜRMÜŞ

Konakladığımız çiftlik evinden yaklaşık bir saatlik araba yolculuğuyla ulaştık Nymindegab’a. Köyü geçip bir kum vadisine indik. Ama gerçekten kum vadisi. Köyün kurulu olduğu kumsu alan bir tepecik. Karşısında yer yer bazı otsu bitkilerin olduğu tam bir kum tepesi. Arada yer yer gölet gibi su birikintisi olan geniş bir boşluk.

Burası 1550’de kıyıdan hayli mesafeli tam bir ada imiş, ara kumla dolup adım adım kapanmış. İlk tasvir 1550, sonraki tasvirler 1709, 1730, 1796, 1897, 2020 tarihli. Eski ada, artık bağrında küçük göletler de barındıran bir kıyı kesimi.

KUZEY DENİZİ KIYISINDA KEŞİF TURU

Yazları lokanta ve kafe olarak hizmet verdiği anlaşılan bir binanın karşısındaki otopark olarak düzenlenmiş alana arabalarımızı bıraktık. Zorlu tırmanma ile kum tepesini aşarak kıyıya ulaştık.

Kıyıya varmadan önce ‘‘Bu havada burada işimiz ne’’ diye içimden geçirmiştim, kıyıda yürüyenleri görüp biraz gezince farkı fark ettim. Kum tepesinin etekliği gibi serilmiş, uçsuz bucaksız bir kumsal.

Benim ilk dikkatimi çeken, yüzmek isteyenler için suyun hareketini krokiyle gösteren bir uyarı tabelası, onun yanında bir direğe bağlı can simidi ile aynı direğe asılı ilk yardım çantası oldu.

KAFETARYA DUVARINDAKİ ŞOK CİHAZI

Kıyıda biraz batıya, biraz doğuya doğru yürüdük. Ancak hedeflenen uzun yürüyüşü yapamadık. Çünkü şiddetli rüzgar vardı. Her adımımızı iki adımlık güç harcayarak atabiliyorduk.

İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma, artık büyük ölçüde kuma gömülmüş olan devasa beton savunma siperlerini görüp dönmeye karar verdik. Zorlu bir tırmanışla kum tepesine çıktık, kum savuran rüzgarı arkamızda bırakarak vadinin tabanına, arabalarımızın yanına döndük.

Giderken fark etmemiştim, dönüşte daha dikkatli bakınca, lokanta binasının dış duvarındaki kalp şok cihazını gördüm. ‘‘Şaşırdım’’ desem yalan olur, buralarda buna alıştım. Sadece kendi garibanlığımızı daha derinden hissettim.

Arabalarımıza atlayıp geldik köyün; Nymindegab’ın merkezine. Önce küçük ama şirin mi şirin, hacmine göre oldukça da zengin Nymindegab Müzesi’ne girdik.

Müzede bölgeden pek çok görüntü, zaman içinde bölgede kalmış sanatçılar tarafından tasvir edilen doğa resimleri var.

Yerel bir marangozun ailesinin küçük evi, rüzgar gücüyle (yel değirmeni) işleyen hızar, 1930'lardan bir sebze bahçesi, yöredeki kazılarından elde edilen buluntular, tekstil kalıntıları ve cenaze hediyelerini içeren bir arkeolojik koleksiyon, Viking zamanlarından diğer şeylerin yanı sıra, 761 yılından kalma köprü direkleri var.

Danimarka'nın en eski cankurtaran botunun yanı sıra yakın tarihli balıkçılık araç gereçleri, enkazlar, son zamanlardan itibaren batı kıyısındaki turizm üzerine sergiler görülebilir.

Müzede ayrıca 1990 yılında Nymindegab'da karaya vuran yaklaşık 12 metre uzunluğundaki İspermeçet balinasının iskeleti de sergileniyor.

YASLI KADINLAR VE AĞIT

Beni hüzünlendiren, gidip de dönmeyen balıkçılarla ilgili canlandırma oldu. Bu canlandırmaya ayrılmış olan salonun bir köşesinde, ateşin başına toplanmış kadınlar var. Diğer köşesinde bir balıkçı kulübesi yer alıyor. Kadınların bulunduğu noktadan salona belirli aralıklarla bir ağıt yayılıyor. Kadınlar denize açılıp da dönmeyen evlatlarına, eşlerine, sevgililerine ağlıyor.

Diyar ayrı olsa da yürek yangını ve acı aynı; dil ayrı olsa da dünyanın her yerinde anaların eşlerin yavukluların yürek yakan yanık sesi aynı…

Yarın: MÜZEDE KAHVE KEYFİ VE NYMİNDEGAB EVLERİ…