Her yıl aynı dönemde tekrarlanan bu tartışma Türkiye’nin en uzun süre oynanan oyunlarından birisidir sanırım. Oyun çok, hangisi daha uzun, ayırmak zor. Kadro geniş, muhalefet ve sendikalar, medyanın tümü aynı dilde oynayarak katkıda bulunuyor, rakamlar havada uçuşuyor, her yıl kapalı gişe, bravo doğrusu.
Bu oyunla, “çalışanları ve emeklileri enflasyona ezdirmiyoruz” söylemiyle ücretler artsa da ekmek azalıyor.
TUİK verilerine göre 20 yıl önce ücretli çalışanların çalışabilir nüfusa oranı %24, istihdama oranı %54’dü, bu oranlar %34’e ve %70’e çıktı. Ücretlilerin gelirden aldıkları pay ise 2016’da %32’ye çıkmıştı, 2021’de %27’ye, 2022’de %24’e düştü. Geçen yıl %29’a çıksa da kayıp büyük. Enflasyon paranın birisinden alınıp diğerine verilmesidir. Son birkaç yılda ücretlilerden alınan para GSYH’nın en az %20’sidir, 8 trilyon TL diyelim, çalışan başına yaklaşık 350 bin TL eder.
10 yıl önce emekli sayısı 11 milyonun altındaydı, bu yıl 16,5 milyon. Emeklilerin GSYH payı 10 yıl önce %6,7 olmuştu, sonra %6’ya, 2021’de %4,9’a, 2022’de %3,8’e, 2023’de %4,4’e düştü. Son birkaç yılda emeklinin gelir payındaki azalma GSYH’nın en az %7-8’i civarıdır, bu da emekli başına yaklaşık 200 bin TL’dir diyelim.
Sorun “para yok, imkan yok”, “kriz var” vb. değildir, enflasyon ve vergi sistemiyle gelir ve servet transferi yapılmaktadır.
Türkiye’de en yüksek %5 gelir grubunun GSYH payı 10 yıl önce %18’di, 2016 yılında artışa geçti, önce %20-21 düzeyine, 2022 ve 2023’de %23’e çıktı. Bu şanslı %5’lik kesim bu dönemde birikimli olarak GSYH’nın %20’sine yakın düzeyde ek gelir elde etti.
Bu dönemde servet dağılımı gelir dağılımından daha fazla bozulmuştur. UBS verileri “paraanaliz” gibi kaynaklarda yayımlanmıştır. Türkiye’de en yüksek gelir grubundaki %1, servetin %40’ına, %5, servetin %60’ına, %10 ise servetin %70’ine sahip. Bahadır Özgür de yatırım fonlarının %71’inin 45 bin kişiye ait olduğunu yazmış.
Burada iki ara saptamayla yetinelim. Böyle bir gelir ve servet transferi normal bir ülkede gerçekleştirilemez. Bu biçimde elde edilen gelir ve servet ülkeye hayır da getirmez.
Yoksulluğun 30 yılın zirvesine, gıda yoksulluğunun belki 80 yılın zirvesine çıktığı bu dönemde, otomobil ithalatı 2023 yılında %81 artarak 800 bine, 2024 yılında aynı tempoyu sürdürerek 11 ayda 757 bine çıktı.
Servetleri artan yurttaşlarımız geçen yıl yurtdışında 600 milyon dolarlık gayrimenkul aldılar. Bu yılın 10 aylık döneminde ise alımlar üçe katlandı, 1 milyar 800 milyon dolara ulaştı.
Elin iktisatçısı boşuna “enflasyon hırsızlıktır” dememiş. Nas, faiz, asgari ücret rakamı tartışılırken birkaç yılda birikimli olarak GSYH’nin yaklaşık dörtte biri transfer edildi. Alan el veren eli gördü, ama veren el alan eli görmedi.
Bu enflasyon, yoksulluk ve adaletsizlik karşısında ilk yapılması gereken şey servet vergisi almaktır. Servet vergisi dile getirilmeden yapılan ekonomik değerlendirmeler bu değirmene su taşımaktır.