Ankara Valiliği, CHP'nin 1. Meclis Binası'ndan Anıtkabir'e yapacağı yürüyüşe izin verilmeyeceğini açıkladı ya. Çocukluğumdaki 23 Nisan kutlamalarımızdan bugüne uzanan anı-duygu akıntısına kapıldım...
Orta Torosların arasında bir dağ köyü. ‘‘Kuş uçmaz kervan geçmez’’ demek abartı olur. Kuşların çok uçtuğu, motorize kervanın yaz aylarında son durak olarak konduğu bir köy.
Köylülerin kazma kürekle yaptığı araba yolu ekim sonunda kapanır. Nisan sonuna doğru yine kazma kürekle onarılıp açılırdı. İlerisinde başka köyler var ama onlara yaya olarak ya da yük hayvanlarıyla ulaşılıyordu.
Cumhuriyet ve 23 Nisan bayramlarında, üç sınıflı okul binamızın dışını çiçeklerle süslerdik. Cumhuriyet Bayramı’nda bahçelerimizden getirdiğimiz sarılı kırmızılı kadife çiçeklerini, 23 Nisanlarda bir gün önce okulca gidip kırlardan topladığımız çiçekleri pencerelere, korkuluklara asardık.
Bayram sabahı her zamankinden daha erken okula varıp sıraların oturak kısımlarını bahçeye dizer, arkasından marşlar söyleyerek köy turuna çıkardık.
O arada köylüler okul bahçesine gelip sıralara oturur, kendilerine şeker kolonya ikram edilir, şenlik başlardı: Konuşmalar yapılır, marşlar, türküler söylenir, yarışmalar yapılırdı. Köylülerden de konuşan, şiir okuyup türkü söyleyenler olurdu.
‘‘Padişah, Kurtuluş Savaşı, devlet, cumhuriyet, millet, hükümet (köylülerin söyleyişiyle hökümet), Atatürk’’ çokça geçiyor ama Atatürk dışındakiler o zaman pek bir şey ifade etmiyordu biz çocuklar için. Devlet, jandarma (karakol), ormancı ve öğretmenden ibaret gibiydi.
Atatürk de kavrama gücümüzün sınırlarını aşan bir büyüklük…
Sonra öğrendik ne nedir. Neler için ne savaşlar, savaşımlar verilmiş, nerelerden nerelere gelinmiş.
Cumhuriyetin kalbi Ankara’da ‘‘Kılıkları kötü diye en merkezi caddeden köylüleri geçirtmeyen’’, üniversiteli geçlere “Bakın çocuklar! Eğer Türkiye komünist olacaksa onu da biz yaparız size bırakmayız” diyen; bulundukları makama cumhuriyet sayesinde ulaştıkları halde ‘‘egemenlik, özgürlük, cumhuriyet’’ algısından yoksun valiler gelip geçtiğini.
Ancak 100 yılı geride bırakmış olan cumhuriyetin kalbinde bugün, cumhuriyet algısından yoksun birinin oturuyor olmasını, cumhuriyetin temeli olan 23 Nisan’la ilgili bir etkinliğe yasak getirmeye kalkışmasını kavrayamıyorum, anlayamıyorum.
Her çocuk gibi ilkokulun ilk sıralarında öğrendiğim şiirlerden biri ‘‘Bugün 23 Nisan/ Nasıl sevinmez insan’’dı. Üst sınıflarda marşlar öğrendik. ‘‘Ankara’nın taşına bak/ Gözlerimin yaşına bak/ Düşman bizi esir almış/ Şu feleğin işine bak/ Uyan uyan Gazipaşa/ Şu feleğin işine bak’’ o marşlardan biriydi.
Bugün, ‘‘Bugün 23 Nisan’’ diyor, devamını söyleyemiyorum. ‘‘Uyan uyan Gazipaşa’’ diyeceğim, içinde bulunduğum acizlikten utanıyorum…
Ankara’nın taşına bak/ Şu valinin işine bak…