"...Bir yerde doğmak ve büyümek, kaç kuşak olursa olsun, bizi “yerli”, “oralı” yapmıyor. Tarih, bellek, kent, kent belleği, mimari nedir, gerçekten tam olarak bilmiyoruz..." Doç. Dr. Şükrü Erdem Antalya Müzesi için yazdı.
Antalya Müzesi binasının yeni bir bina yapılmak üzere yıkılacak olmasını haberleştiren Antalya3t ekibini, özellikle Sayın Yusuf Yavuz’u ve Sayın Ece Güneş’i kutluyor, teşekkür ediyorum. Böylece Antalya Kültürel Miras Derneği (ANKA) isimli bir kuruluş olduğunu, İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi Başkanı’nın mevcut binanın yıkılmaması yönünde açıklamaya yaptığını da öğrenmiş olduk.
Antalya Müzesi binasının yıkılması, yerine “turistlerin ilgisini çekecek yeni bir mimari proje yapılması” önerisi, Antalya iş dünyasının yılar önce ticari bir bakışla geliştirdiği, çoğumuzun bilinçsizce kabullendiği bir öneriydi. Artık bu tür proje-fikirlerin yanlış olduğu anlaşılmış mıdır, bilmiyorum.
Antalya3t ekibinin konuyu bu çerçevede daha geniş ele almasını ve bu yıkımın engellenmesini ümit ediyorum. Turist getirecek mimari proje, daha büyük müze, yeni cazibe merkezi aranıyorsa kent merkezinde yeterince çöküntü alanı bulunmaktadır. Tarihi, kent belleğini yitirmenin maliyeti arsa maliyetinden yüksektir.
Bu konunun bu noktaya gelmesi kentsel cehaletimizin sonucudur. “Eğitim”, cehaletimizi ortadan kaldırmıyor, mekan-kent kültürü üreten bir sistemimiz olmadığı için kentimiz yok, kentli ve yurttaş olamıyoruz. Bir yerde doğmak ve büyümek, kaç kuşak olursa olsun, bizi “yerli”, “oralı” yapmıyor. Tarih, bellek, kent, kent belleği, mimari nedir, gerçekten tam olarak bilmiyoruz. Kültürlenmemişlik-kimliksizlik halimiz “Antalya Müze binası yıkılsın, yenilensin, kent merkezine turist gelsin” gibi bilgiye dayanmayan düşüncelere kapılmamıza yol açtı. Bu cehaletle Cumhuriyet’in sembollerinin, mimarisinin yok olmasına da neden olduk, oluyoruz.