‘‘Mahpusun içinde demirden direk/ Kimimiz 15’lik, kimimiz kürek/ İnsanın zulmüne dayanmaz yürek…’’

‘‘Ne olacak bu memleketin hali’’ sorusu eskiden meyhanede çakırkeyif muhabbetinin nüktesi olarak söylenirdi, şimdi hemen her ortamda sorulur, tartışılır oldu. Özellikle son olaylar üzerine, hemen her ‘‘merhaba’’ ya da ‘‘hoş geldin’’i bu çerçevede sorular izliyor. Ardından ‘‘yahu nasıl olur’’ diyerek akla mantığa aykırı gelen olayların üzerinden geçiliyor.

Sırf eziyet olsun diye yapıldığı izlenimi veren ve vicdan yaralayan uygulamalara tepki ‘‘insan olan bunu nasıl yapar’’ sorusuyla eleştiriliyor.

Bu uygulamaları savunan ya da ‘‘olur mu öyle şey’’ diyerek görmezden gelip bir şekilde destekleyenlerin yarattığı şaşırmışlık da ‘‘bu nasıl bağnazlık-körlük’’ yargısıyla dile getiriliyor.

Gerçekten ‘‘bütün bunlar nasıl olur, nasıl oluyor?’’

Yanıtını, bir bilim dalı olan ‘‘Sosyal Psikoloji’’ veriyor; nedenini ‘‘sosyal etki ve uyma (itaat) davranışı’’ diye açıklıyor.

Stanley Milgram (15 Ağustos 1933 - 20 Aralık 1984), itaat üzerine 1960'larda yaptığı deneylerle tanınan Amerikalı sosyal psikolog. Milgram, insanların otorite sahibi bir kişi veya kurumun isteklerine, kendi vicdani değerleriyle çelişmesine rağmen itaat etmeye ne ölçüde istekli olduklarını ölçme amacını güden bir dizi deney yapmıştır. Bunlar ‘‘Milgram Deneyleri’’ diye anılır.

Milgram, Nazi savaş ve Yahudi soykırımı suçlularının yargılanmaya başlanması üzerine, ‘‘Yahudi soykırımında yer alan sorumlular ve yüz binlerce yardakçı, sadece onlara verilen görevi yerine getiriyor olabilir miydi? Onların hepsi yardakçılık suçuyla suçlanabilir miydi’’ sorularına yanıt bulmak amacıyla bu deneyleri yapar.

İlk deneyde 40 denek kullanır. Deney şöyledir:

Cezanın öğrenmeye etkisini araştırmak için denek arandığı ilanı verilir. Ücret iyidir. Denekler tek tek alınır. Her denek deneye alındığında soğuk, otoriter bir yüzle karşılanır. Odada bir kişi daha vardır. Onun da denek olduğu, kurayla birinin öğrenci, diğerinin öğretmen rolünde olacağı anlatılır. Öğrenci kelime çiftlerini ezberleyecek, öğretmen bunlardan sorular sorup her yanlış cevapta öğrenciye şok verecek, şok her seferde 15 volt yükseltilecektir.

Öğretmenin bulunacağı odada, üzerinde 15 voltan 450 volta kadar, 15’er volt aralıklı şok düğmeleri olan bir cihaz vardır. 300 voltluk düğmenin üzerinde ‘‘çok kuvvetli şok’’, 450 voltluk düğmenin üzerinde ‘‘Tehlike: Aşırı şok’’ yazmaktadır.

Kura çekilir. Öğrenci, ‘‘kalbinden biraz rahatsız olduğunu, şokun tehlikeli olup olmayacağını’’ sorar. Araştırıcı, kuvvetli şokun can yakabileceğini, ancak kalbe zararı olmadığını söyler. Öğrenci odasına götürülüp oturtulur, ellerine elektrotlar bağlanır.

İlk şoklarda öğrencinin sesi çıkmaz. 75’ten sonra ufak inlemeler başlar. 120 voltta şokların acı vermeye başladığını belirterek bağırır. 135 voltta inleme, bağırma artar. Denek araştırmacıya bakar, araştırmacı ‘‘devam edin lütfen’’ der.

Öğrenci 150 voltta ‘‘beni buradan çıkarın araştırmaya devam etmeyeceğim’’ diye bağırır. Denek yine araştırmacıya bakar, yine ‘‘devam edin lütfen’’ cevabını alır.

Öğrenci 180 voltta ‘‘acıya dayanmıyorum artık’’ diye bağırır, 270 voltta bir ıstırap çığlığı atar, 300 voltta artık teste cevap vermeyeceğini, 315 voltta keskin bir acı çığlığı ile artık deneye katılmadığını söyler. Bundan sonra hiçbir soruyu yanıtlamaz, sadece her şok verilişinde işkencedeki bir insanın çığlığı duyulur.

Denek her yüksek şoktan sonra araştırmacıya bakar, her seferinde ‘‘devam’’ emri alır.

Aslında kurada kullanılan iki fişte de ‘‘öğretmen’’ yazılıdır. Öğrenci rolündeki kişi Milgram’ın asistanıdır. Şok cihazında elektrik yoktur. Öğrencinin acı ve ıstırap çığlıkları bir teypten verilmektedir.

Bu 40 denekten hiçbiri 300 volttan önce durmamış, 26’sı (yüzde 65’i) sonuna kadar devam etmiştir. Yani sırf bir otoriteye itaat ederek hiç tanımadıkları birine ölümcül şok verebilmişlerdir. Çünkü deneklerin büyük çoğunluğu yüksek şok verirken, terleme, kekeleme, titreme, dudaklarını ısırma, tırnaklarını ellerine batırma gibi belirtiler göstermiştir.

Deney, denek sayısı artırılıp çeşitlendirilerek defalarca tekrarlanmış, otoriteye itaat ederek en yüksek düzey olan450 voltluk şoka kadar çıkanların oranı her seferinde yüz 50’nin üzerinde olmuştur.

Milgram deneylerine göre…

Nazi yönetimi başta olmak üzere, diktatörlükleri ayakta tutan bu uyma (itaat) davranışıdır. Emir komuta içinde yapılan tüm hukuksuzluklar, vicdan yaralayan uygulamalar ‘‘gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım’’ anlayışına dayanır.

Kendinizi bu çerçevede sorgulayacaksınız. ‘‘Gözlerini kapayıp vazifesini yapanlardansanız‘’, bazı işlere şaşırmayacaksınız…