Bir yılı geride bırakıp yeni bir yıla giriyoruz.

İnsanlık çok yönlü bir dönüşüm, değişim geçiriyor. Sıçrama da denilebilir; birbirini besleyen, tetikleyen sıçramalar: Nanoteknolojiler, biyoteknolojiler, enformasyon teknolojileri (büyük veri, nesnelerin interneti), bilişsel bilimler (yapay zeka ve robotik teknolojiler) alanlarındaki gelişmeler baş döndürücü hızda.

Bu gelişmelerle insanı mevcut ‘‘insanın ötesine (yüceltme-artırma-mükemmelleştirme) taşıma’’nın hazırlıkları yapılırken,  insanlık mevcut enerji modelinde de yeni aşamaya geçiyor, yeni kaynaklara yöneliyor.

Sanayi devrimleriyle artan enerji ihtiyacı önce eritilmiş hayvansal yağlarla karşılandı. Kaynaklar tükenmeye başlayınca fosil yakıtlar (kömür, petrol), elektrik keşfedildi. Fosil yakıtların sonu göründü, yeni kaynak arayışlarına başlandı. Her ne kadar çevreye etkilerini azaltmaktan söz edilse de temel neden yolun sonuna gelinmesi gibi görünüyor.

Başta dikkati çektiğim bilimsel ve teknolojik sıçrama sayesinde güneşi, rüzgarı, denizdeki dalgaları, akan ırmakları olabildiğince sağmaya çalışıyoruz.

Ancak bu teknolojik sıçramanın sürmesi, sağmanın en verimli biçimde yapılabilmesi (dijitalleşme ve enerji geçişi) için en başta ‘‘nadir metaller’’ ile ‘‘nadir toprak elementleri’’ gerekiyor. Adı üstünde nadir elementler, nedir metaller…

Dijitalleşmenin temeli olan enformasyon teknolojileri için güvenli, hızlı iletişim yolları gerekiyor. Yeni dijital yollar yeni jeopolitik oluşumlar demek..

Şimdi bunlar için Yerküre’nin kafası gözü yarılıyor, insanlık yeni paylaşım savaşlarıyla boğazlaşıyor. Atmosfer dışında egemenlik alanları oluşturmanın yolları aranıyor, Dünya yörüngesindeki asteroitler üzerine hesaplar yapılıyor…

İnsanlık, yapay ihtiyaç yaratmadaki ve toplumsal değişime uymadaki becerisine, ne pahasına olursa olsun ‘‘büyü ya da yok ol’’ anlayışına dayanan kapitalizmin yerine daha oylumlu bir sistem geliştirip oturtamadığı sürece, küresel yaşamda yarın bugünden, geçen yıl gelecek yıldan çok farklı olmayacak.

Mevcut dünya düzeninde bilgi üreten, teknoloji geliştiren, nadir elementlerine sahip çıkabilen, jeopolitik oluşumları iyi okuyabilen toplumlar refah içinde yaşamaya; diğerleri masallarla uyumaya, soyulup sefil olmaya devam edecek…

Ülke olarak, şehir olarak, mahalle olarak, hatta aile olarak bu gidişatın neresindeyiz, ne kadar ayırdındayız bir düşünelim.

Yine de yeni yılda açgözlülüğün yok olduğu, doymak bilmez iştahların köreldiği, sevgisizlik ve hukuksuzluğun saf dışı edildiği; dayanışmanın, adil paylaşımın, ‘‘Yaşamanın bir ağaç gibi tek ve hür, ve bir orman gibi kardeşçe’’ olduğu yeni bir dünya düzeni dileyelim.

İsteyenin bir yüzü kara…