Sabahın körü. Kapınız vurulmadan paldır küldür yatak odanıza dalınıyor, ‘‘kalk kalk’’ diye iteklenerek uyandırılıyorsunuz. Belki rica minnet; geceliğinizi çıkarıp günlük giysilerinizi giymenize zaman tanınıyor. Bir yandan eşyalarınız didik didik ediliyor. Bazı eşyalarınızla birlikte alınıp götürülüyorsunuz.
Hiç öylesi şiddet yüklü tavırla uyandırıldınız mı bilmiyorum ama ben birkaç kez yaşadım, o anı iyi bilirim.
12 Eylül Darbesi’nin öncesi ve sonrası, İstanbul’da sıkıyönetim dönemi. Kadırga Erkek Öğrenci Yurdu’na asker ve polisin gece baskınları olur; uyuyanlar iteklenerek, bazen silah namlusuyla dürtülerek uyandırılırdı.
Uyandırılanlar odanın bir köşesinde sıralanır. Yataklar yorganlar, başucu kitap ve dergileri didik didik edilir. Aramanın amacına göre dolapların başına geçilip kilitler açılarak beklenir. Nelerin yasaklandığını bilmediğiniz için, dakikalar ilerledikçe artan bir tedirginlik sarar sizi.
Sabah sizin için yaşamsal önemde ders ya da sınav varsa, saatlerce ders çalışıp yeni uykuya dalmışsanız, düşünün içine düşülen ruhsal durumu.
Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in gözaltına alınma haberlerini okurken bunları anımsadım.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ile Bakan Yardımcısı Mehmet Sağlam’ın Özer’ın gözaltına alınması ve tutuklanması hakkındaki açıklamaları, özellikle de ‘‘Türkiye bir hukuk devleti’’ vurguları üzerine, açtım Karslı Aşık Murat Çobanoğlu’nu:
Neyine güveneyim yalan dünyanın
Kerem’i yandırıp kül etmedi mi
On bir ay bülbülü ettirdi feryat
Gül için bülbülü lal etmedi mi
Bülbül aşık idi gonca güllere
Arzusun söylerdi esen yellere
Mecnun Leyla için düştü çöllere
Ferhat’a dağları yol etmedi mi?
Çobanoğlu yaram döndü çıbana
Kurduğum bağlarım oldu virane
Kardeşi Yusuf'u attı zindana
Kaderi Mısır’da kul etmedi mi
Ulan bu dünya arsızındır
Cehennem hırsızındır
Nerde bir güzel görsem
O da bir huysuzundur…