Antalya gerçekten güzel bir coğrafya parçası. Ancak Tanrı vergisi güzelliğinin aksine, olabildiğince çarpık yapılaşmanın, çirkin kentleşmenin de örneği.

Herhangi bir kıyı noktasına inip falezlerin üzerinde kente sırtınızı döner, Akdeniz’in mavisi ile Beydağlarının göğe merdiven olmuş zirvelerine bakarak ruhunuzu dinlendirebilirsiniz.

Yüzünüz kente dönünce, öngörüsü yetersiz imar planlarının, o yetersiz planları bile delen açgözlülüğün eserleri olan çirkinlik anıtı yapılar, duvar gibi karşınıza dikiliverir.

Kendi kendime ‘‘Bu çirkinlik sadece beni mi rahatsız ediyor’’ diyordum, zaman zaman tanık olduğum bazı tepkilerden öyle olmadığını anladım.

Eski çirkinlikler artık kanıksanmış gibi ama onlara yenilerinin ekleniyor olması, insanları gerçekten kızdırıyor, politikadan soğutuyor, umutsuzluğa sürüklüyor.

Son örneği geçen gün yaşadım…

Çağlayan Park’ta hem denizi, hem Beydağlarını gören bir banka oturup suyun sesini de dinleyerek adeta yoga yaptım. Eve dönerken önümde yürüyen iki kişinin hararetli konuşması dikkatimi çekti. Onlara ayak uydurup kulak kabarttım.

Rixos Grubu’nun Çağlayan’ın doğusunda yükselmeye başlayan tartışmalı binasını (Rixos Residence Antalya) konuşuyorlardı.

Biri öfkeli tondan saydırdı:

‘‘Yahu falezlerin üzeri boydan devasa bina dolu. Kıyıda bu yükseklik ne? Önde 15 kat, arkada 5-6 hatta 3-4 kat. Şimdiye kadar izin veren vermiş diyelim. Burada şu kadarcık alan kalmış. Burayı bari boğmasanız, boş bıraksanız ne olur?’’

Diğeri siyasete de gönderme yaparak karşılık verdi:

‘‘Seçimden önce durdurduk vesaire diyerek milletin gözünü boyadılar. Seçim bitti, ipin ucunu saldılar. Bir de halkçı olacaklar…’’

İlki daha umutsuz konuştu:

‘‘Ne halkçılığı, ne halkı! Ne milliyetçiliği, ne milleti! Hepsi aynı lacivert (vatandaş daha sert konuştu, ben argoyla yumuşattım). Al birini, vur ötekine. Herkes elinin uzandığı yerden bir şey götürmeye bakıyor…’’

Bugün önemli bir kesimin siyasete ve siyasetçiye bakışı bu. Ülkedeki gidişat ortada. Aydınlık gelecek isteniyorsa, bu bakışın ve gidişatın tersine çevrilmesi şart.

Onların peşine düşmüş hafiye gibi görünmemek için hızlanıp geçtim. Devamında kimlerin kulağını çınlattılar bilmiyorum ama yereli ve merkeziyle siyaset belki ilgilenir diye bir örnekle aktarmak istedim.