Telefonun diğer ucundaki ablam acı içinde kıvranıyordu. Ben başka şehirdeydim, o ise İstanbul Küçükçekmece’de. Telaşlandım.
-Ablacım zor nefes alıyor gibisin neyin var?
-Midem… midem.. Midemin üst yanı
Sağlık muhabirliğinden gelen bilgimle
-Zor nefes alıyorsun, kalp olmasın, dedim;
Ablam,
-Midem… Midem diye kıvranıyor.
Hemen iyi tanıdığım bir gastroenteroloji uzmanını aradım. Bana Ablama daha yakın olduğu için Türkiye Eğitim Sağlık ve Araştırma Vakfı tarafından kurulan vakıf üniversitesinde görev yapan
arkadaşı Gastroenteroloji uzmanı Prof. Dr. Vedat Göral’ın ismini ve telefonunu verdi.
Akrabalar ablamı hemen alıp Vedat Beye götürdüler.
Bundan sonrası kâbus:
Pratisyen bir hekim, bile böyle bir hasta geldiğinde ne yapar?
Önce bir EKG çeker, ardından kanda öncelikle Troponin denilen ve kalp krizinde yükselen bir enzime bakar.
Çünkü kalp krizi ağrılarının nerelere yansıdığını bilir. Nefes bile almakta zorlanan hastada önce kalbe sonra akciğerlere bakar.
Hayır, doktor bey bunları yapmadı kalp krizi geçiren ablama endoskopi gibi riskli bir girişimi yaptı. Hem de yüklü bir fatura bedelinde. Kendisini aradığımda ise;
“Endişe edilecek bir durum yok, ablanız iyi, dedi..
Ben tabii sevindim, müteşekkir olduğumu söyledim. O sırada kalp krizi geçiren ablam 2 gün daha kıvrandı ve ölmek üzereyken bir devlet hastanesi acilinden yoğun bakıma, ardından anjiyoya alındı ve,
“Uzun süren kalp krizi nedeniyle kalbinin çok büyük hasar gördüğü ve yüzde 15 çalıştığı” belirlendi.
Her birinin eli öpülesi olduğuna inandığım sevgili doktorlar, kamu hastanelerinde ne koşullarda hizmet verdiğinizi biliyorum. Ancak, acile gittiğinizde bile yapılan ilk tetkikler içinde yer alan EKG’yi bile ablama uygulamayan bu uzman doktoru affetmiyorum.
Durumu anlattığım ve bana referans olan doktor bana hak verdi.
İşte bu yüzden doğru teşhisin tedaviden bile önemli olduğunun altını bir kez daha çizmek istedim.
Siz de yaşadığınız teşhis sorunlarını [email protected] adresime yazın, paylaşalım.