Felsefe deyince ilk akıl ve bilim akla gelir ya da gelmesi gerekir. "Gerekir" dedim, çünkü işi sulandırıp, kıt aklı ile felsefeyi yok saymak isteyenler çoktur.  Bu durum bilindiği için bazı "orta doğu" ve az gelişmiş toplumlarda felsefe görmezlikten gelinir.

Arkadaşlar hep soruyor, hayrola son zamanlarda bir şeyler yazmıyorsun, nedir, diye. Özel bir neden yok, sadece toplumda ve çevremde olanlara bakıyorum ve duyarsızlığı  görünce de, aman kime ne yazıyorum ki, deyip boş vermiştim.

Aklıma, söz ve müziği kendisinin olan Göksel'in o şarkısı geldi. "Karar verdim içmemeye!.."

O, içmemeye karar vermiş ama ben de yazmaya karar verdim.

Peki  bu dizeler yazan Göksel kim?

Elazığ'lı, İstanbul'da yaşayan bir kamyon şoförünün, Boğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümünde okumuş kızı. 

Felsefe okurken, müziğe de ilgisi olmuş, Sezen Aksu'nun vokalisti, Onna Tunç'un gözdelerinden birisi olmuş sanatçı.

Bir şarkıdan çıkıp, yine bir şarkıcının yaşam öyküsüne girmek elbette ki yazımın konusu değil ama anlatacaklarım ile ilgili.

Felsefe'den başlayayım.

Felsefe deyince ilk akıl ve bilim akla gelir ya da gelmesi gerekir. "Gerekir" dedim, çünkü işi sulandırıp, kıt aklı ile felsefeyi yok saymak isteyenler çoktur.  Bu durum bilindiği için bazı "orta doğu" ve az gelişmiş toplumlarda felsefe görmezlikten gelinir.

Felsefe, bilgi, düşünme, gerçek ve varlığın amacını soruşturan bir bilim dalı olduğu gibi, sistematik düşünmeyi de gerektiren bir desturdur.

O yüzden taaa ilk çağlardan bu yana hep Thales, Pisagor, Demokritos, Heraklitos, Sokrates, Platon ve Aristoteles gibi filozoflar,  felsefeyi ve bunun ışığında bilgi ve bilimi öncelemişler ve önemsemişlerdir.

Bilgi ise felsefenin üzerine oturduğu en önemli ayaktır, bu nedenle nedensellik, merak ve amaç besleyen, olguları ve iddiaları deney, gözlem ve düşünce aracılığıyla sistematik bir şekilde inceleyen entelektüel ve uygulamalı disiplinler bütünüdür.

İşte Cumhuriyet bütün bu değerler üzerine kurulmuş ve 10'uncu yılında da;  "Çıktık açık alınla on yılda her savaştan/ On yılda 15 milyon genç yarattık her yaştan/ Başta bütün dünyanın saydığı Başkumandan/ Demir ağlarla ördük Anayurdu dört baştan" diye, marşını bile yazmıştı.   

Kemal Karpat, “Osmanlı Nüfusu 1830-1914” adlı yapıtında okur yazar oranının %10'lar dolayında olduğunu gösteriyordu. 1935 yılında yapılan Nüfus sayımında ise okur yazar oranı %74'lere kadar çıkmıştır.

Günümüz Türkiye sinin bu günkü gelişmişliği ise her ne kadar başka savları olanlar olsa da, bu gerçeklere dayanmaktadır. 

Ancak günümüze gelince, toplum ayrışmakta ve bireyselleşmekte, bu ise önümüzdeki yıllar yaşanacak sorunların görünmesini engellemektedir. Toplumun da bireylerin de önünü görmemesi için birleri elinden gelenleri yapmaktadırlar. 

Bu ne yazık ki toplumun bir çok kesiminde yaşanmaktadır.  Çocuklarını yurtdışında en nitelikli okullarda öğrenim görmesi için gönderenler, bu ülkenin çocuklarına cehaletin ne kadar güzel bir şey olduğunu anlatmakta, maalesef bunu bir çok kişi de alkışlamaktadır.

Yaşanan sorunların kaynağı tartışılmadan, sadece sonuçları üzerinden konuşulmakta, bu ise herkesin bulduğu konuma ve çıkarına göre bir taraf olmasını gerektirmektedir.

Oysa, özgür düşünme ve bilimsellik, doğru bilgiyi ve sağlıklı insan vicdanın oluşmasını da sağlar.

"Komşusu açken, tok yatan bizden değildir" sözü, bu toplumun dün önemsediği bir söz iken,  bugün görmezlikten gelinmektedir.

 İnternet üzerindeki arkadaş, düşüncedaş, ilkedaş vb gruplarda bile çoğu kişi, en doğru şey söylense bile, "her nedense ?!" görmezlikten gelmekte, kendisinden başkasının öne çıkmasını istememektedir.  Oysa, toplumsal ve siyasal yaşamda dayanışma ve birbirini öne çıkarma başarıyı ve kazanmayı sağlamaktadır. Yoksa, örgütlü, hatta "biatçı" denilen yapıların günümüzdeki başarısı ise bu dayanışma ve paylaşmaya dayanmaktadır.

 Bütün bunları kendi sosyal, siyasal çevremde gördüğüm için, yeni bir laf etmenin gereksizliğini düşünmeye başladım.

 Gel gör ki, bazı arkadaşlarımın uyarıları ise bende yeniden iki kelam etme gereğini duyurdu.

 Gerek Göksel'in söylediği,  gerekse de halkın anonim sözleri ile onlar;

 "Karar verdim içmemeye bir daha/ Tutamadım sözümü ben / yazıklar olsun bana" deseler de, ben de kendi kendime yazmayacağım derken, artık bu satırlar döküldü.

Kim ne anlarsa!...