Son günlerde peş peşe yaşanan cinayetlerin tesadüfi veya münferit olaylar olmadığı İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılması ve 6284 sayılı kanunun etkin bir biçimde uygulanmaması sebebiyle, toplumdaki cezasızlık algısının güçlendiğini görülmektedir. Karakol şikayetleri, ısrarlı takip bildirimleri sonucu etkin önlemler alınmamakta, şikayetler önemsenmektedir. Göz göre göre gelen şiddet ve ölüm vakalarında, vahşet günden güne artmaktadır. Erkekliği güçlendirmenin, aileyi kutsamanın; kadını iş dünyasının, hukuk sisteminin, toplumsal yaşamın dışına itmenin acı sonuçları ile yüzleşmekteyiz. Güvenlik algısı oldukça zayıflayan kadın ve çocuklar kendilerini sosyal hayattan dışlanmış hissetmekte, hak arayışında desteksiz kalmaktadır.

 İnsana ve canlıya yöneltilen her türlü şiddet yaşam hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı, özgürlük ve güvenlik hakkı, fiziksel ve duygusal bütünlük hakkı gibi temel insan hakkı ihlalidir. Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi’nin verileri, küresel ölçekte her üç kadından birinin genellikle yakın partnerleri tarafından fiziksel veya
cinsel şiddete maruz kaldığını ortaya koymaktadır. Korunmaya, bakım verilmeye, barınmaya muhtaç bir varlık olan çocuğa yöneltilen şiddet ise tarifsiz bir vahşettir. Kurumsallaştırılan, kutsallaştırılan aile kavramı, adeta çocuğa verilen zararı örtbas etme mekanizma olarak kullanılmaktadır. Cinsel istismara uğrayan ve şiddet gören 2 yaşındaki bebeğin ölümü ile sarsılmış bulunmaktayız. Böylesi bir eylemi açıklayacak ifade yoktur. Şiddeti bağımlılık, psikiyatrik hastalıklar gibi enstrümanlarla açıklamanın şiddete kabul edilebilir nedenler aramaktan öteye gitmeyeceği açıktır. Eylemi masumlaştırma algısı yaratacak bu tip açıklamalar yerine derinde yatan nedenlerle mücadele şarttır.Öfke ve acı içindeyiz.

‘Dolunay’da 354’üncü buluşma! ‘Dolunay’da 354’üncü buluşma!

Katledilerek yaşamlarına son verilen çocuk ve kadınlar için tüm insanlığa başsağlığı diliyoruz.

Editör: Ece Güneş