“İnsanca yaşam, güvenceli çalışma Hakkımı Ver” diyenler Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya geldi. 2025 bütçesinin halkın ihtiyaçları gözetilerek hazırlanması, asgari ücretin insanca yaşamaya yetecek düzeye çekilmesi, sendikal örgütlenmelerin önündeki engellerin kaldırılması, güvencesiz çalışma biçimlerine son verilmesi, maden, enerji ve inşaat projeleri adı altında doğanın talan edilmesinin sonlandırılmasını talep eden yüzlerce kişi Çankaya Belediyesi önünden Meclis’e yürümeye çalıştı.

Türkiye'nin en yoksul şehirleri belli oldu Türkiye'nin en yoksul şehirleri belli oldu

Polisin defalarca kez saldırısına ve eylemi engellene girişimlerine rağmen yürüyüş, Kızılay’ın sokaklarına yayıldı. Ziya Gökalp Caddesi’nin Atatürk Bulvarı’na açıldığı ucu, Selanik Caddesi, Yüksel Caddesi, Konur Sokak, Olgunlar Sokak emekçilerin, emeklilerin, kadınların, üniversitelilerin sloganlarıyla yankılandı.


Polis defalarca saldırdı
Polis, eyleme defalarca kez saldırdı. İlk bariyer, Çankaya Belediyesi önünde Ziya Gökalp Caddesi önünde kuruldu. Ziya Gökalp Caddesi’nde polis saldırısının ardından yürüyüş Selanik Caddesi üzerinden devam etti. Polis tekrar Selanik Caddesi ile Yüksel Caddesi kesişiminde saldırdı. Polis saldırısı ve engelleme girişimine rağmen yürüyüş Olgunlar Sokak’a kadar devam etti. Polis saldırılarında aralarında Sendika.Org muhabirleri Tankut Serttaş ve Nisan Çıra’nın da bulunduğu toplamda 53 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanların yanı sıra polis saldırısında yaralananlar da oldu.


Gözaltına alınanlar için eylem
Gözaltına alınanların serbest bırakılması talebiyle Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası (Öğretmen Sendikası) Ankara Temsilciliği ve Madenci Anıtı önünde açıklamalar yapıldı. Madenci Anıtı önünde yapılan eylem de engellenmeye çalışıldı. Polis engeline rağmen Madenci Anıtı önünde toplananlar, gözaltına alınanların serbest bırakılmasını talep etti.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın da Meclis’te gözaltıların serbest bırakılması çağrısında bulundu.

Eylemde okunması planlanan açıklama şöyleydi:

Hakkımı ver!

Dostlar! Dört yanımızı savaş yangınları sarar ve ülkemizi yönetenler halklara ve emeğe karşı açılmış bir savaşın bütçesini hazırlarken, işçi sınıfının sesini başkentte yükseltmek üzere toplandık! Savaş, sınırlarımızın ötesindeki uzak bir tehdit değil. Savaş ülkemizde, işyerimizde, okulumuzda, hastanemizde, sokağımızda, ormanlarımızda, mutfağımızda. Ortadoğu’nun ezilen halklarına çevrilen namluyu, AKP iktidarının emeğe karşı açtığı savaştan tanıyoruz. Emeğimize, haklarımıza, özgürlüklerimize, yaşamımıza, barışa ve kardeşliğe sahip çıkmanın yolunun da, halka savaş açan bu iktidar karşısında işçi sınıfının barikatını kurmaktan geçtiğini biliyoruz! Ve işte bugün ülkenin dört yanında sermayeye karşı verilen emek, hak ve yaşam mücadelelerinin temsilcileri olarak buluştuk! Bu buluşma, ülkenin bütçesini hazırlarken halkın hiçe sayılmasına bir itirazdır! “İşte emeğin talepleri burada, hakkımızı verin, siz vermeyeceksiniz ama biz haklarımız için mücadele edeceğiz” dediğimiz bir ikazdır! Bu buluşma  bir günlük bir eylem değil, bu halkı örgütsüz, siyasetsiz, hareketsiz bırakmayacağımızın sözünü verdiğimiz, ve yarın iktidarın karşısına daha örgütlü, daha güçlü dikileceğimize dair bir iddiadır!

Kavgamız üç beş kuruşun kavgası değildir. Sermayeye karşı direnişimiz ve direnenler olarak birliğimiz, insanca ve özgür bir yaşamın biricik güvencesidir. Sermayeye karşı emeğine, yaşamına, doğasına, bu toprakları yurt yapan insanlara sahip çıkanların direnişinden gayrı bir “vatan savunması” yoktur. Türkün ve Kürdün barışının ve kardeşliğinin de, demokrasinin de, özgürlüğün de işçi sınıfının direnişinden başka güvencesi yoktur. Barikatımız işçi sınıfının barikatı, kavgamız bütün ülkenin ve halkın kavgasıdır!

Dosta düşmana duyurulur!

Elimizde hak olarak ne kaldıysa almak, emeğimizi değersizleştirerek bizleri kuralsızca sömürmek, sonrada çöp gibi bir kenara atmak istiyorlar.

2025 yılındaki asgari ücret zammı için küresel finans merkezleri, yerli işbirlikçileri ve patronlar peş peşe açıklamalar yapıyorlar. Burada, Ankara’da “Asgari Ücret Komisyonu” adı altında gözlerimizi boyamak için bir gösteri yapılıyor.

Eylül ayında revize edilen sermayenin Orta Vadeli Programında biz işçi ve emekçilerin haklarına yönelik birçok saldırı var. Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi adı altında kıdem tazminatımızın gasp edilmesi bu programda. İş kanununda değişiklik yapılarak belirli süreli iş sözleşmesiyle esnek ve güvencesiz çalıştırılmanın yaygınlaştırılması yine bu programda. Maden arama faaliyetlerinin “kamu yararına faaliyet” olarak tanımlanarak doğamızın, tarım ve yaşam alanlarımızın yağma ve talanının yaygınlaştırılması da bu programda. Bu programda kemer sıkma politikaları adı altında eğitim, sağlık gibi haklarımızın paralı hale getirilmesi, enerji, barınma gibi temel ihtiyaçların fiyatlarının arttırılması, yeni vergi ve fatura zamları da var.

Bu programda ayrıca asgari ücret zammının hedef enflasyona göre belirlenmesi de planlanıyor. Programa göre 2025 yılı için hedeflenen enflasyon oranı yüzde 17! Kırpılmış sayılarıyla ünlü TÜİK’in açıkladığı gerçekleşen enflasyon oranı bile yüzde 50 oranında!
Bugün Buraya İtirazımızı Haykırmak İçin Geldik.

Merkez Bankası’nın Genel Başkanı Fatih Karahan, Washington’da ülkemizin kaynaklarını yabancı yatırımcılara pazarladığı konuşmasında, asgari ücretin 2025 yılı enflasyon ve büyüme hedefleriyle uyumlu bir şekilde arttırılacağı ve %25’in üzerine çıkılmayacağı konusunda güvence verdi. Görev tanımında hiçbir şekilde asgari ücret yokken sen bu konuda söz söyleme hakkını nereden buluyorsun?
Kabul Etmiyoruz! Yaşayabiliyorlarsa Asgari Ücrete Kendileri Yaşasınlar!

Yönetenler bugüne kadar patronlar ne istedilerse yaptılar. Vergi afları ve teşviklerle bütçeden ve hatta işsizlik fonumuzdan milyarlarca lirayı holdinglere aktardılar. Varlık Fonu adında denetimsiz hortumlama alanları yarattılar. Ülkemizin tüm yeraltı ve yer üstü zenginliklerini kuralsızca talana açtılar. Ekonomik krizi de her seferinde biz işçi ve emekçilerin sırtına yıktılar. Enflasyonun bizim ücretlerimizden kaynaklandığını iddia edip Temmuz zamlarımızı da patronların kasalarına aktardılar.

Ekonomi yönetimi saray tarafından IMF ajanı Mehmet Şimşek’e teslim edildi. IMF emperyalistlerin bir ticaret ve yönetim aracıdır. Türkiye masası şefi, asgari ücretin düşük tutulup, yoksulluğun sosyal yardımlarla yönetilmesini emrediyor. Bizleri bankalara göbekten bağlayanlar bir de sosyal yardım kuyruklarına bağlamayı planlıyorlar. Bize ölümü gösterip sosyal yardımlara razı olmamızı istiyorlar! Birçok ülkede yoksulluğu ve sömürüyü sürekli kılan emperyalist sömürü aracı IMF’nin direktiflerini reddediyoruz.

İnsanca Yaşayacak Ücret Hakkımı Ver! Diyoruz.
Bizler, “Hakkımı Ver” Diyenler, Buradan İlan Ediyoruz:

Geçinemediği için ek işlerde çalışmak zorunda bırakılan, geceleri gündüzleri çalınan bizleriz. Ağır işlerde iş güvenliği olmadan çalıştırılan, iş kazalarına ve cinayetlerine kurban edilen bizleriz. Geçinemediği için intihara sürüklenen sınıf kardeşlerimiz adına da buradayız. Sendikal örgütlenmesi engellenen, patronlar karşısında çaresiz, kimsesiz, yalnız hissetmemiz için sürekli baskı altında tutulan bizler onurlu bir yaşam için mücadeleyi seçtik.

İnsanca Yaşam, Güvenceli Çalışma Hakkımı Ver! Diyoruz.

Sermayedarlar ülkemizin her köşesini ulusal ve uluslararası maden ve enerji şirketlerinin yağmasına açarak yaşam alanlarımıza saldırıyor. Milyonlarca ağacı keserek bizleri çölleşmiş bir doğayla baş başa bırakıyorlar. Küçük bir azınlığı zenginleştirmekten başka hiçbir yararı olmayan bu saldırılara karşı da, Yaşama Hakkımı Ver! Diyoruz.

Onların Saldırıları Varsa Bizim Elimizde Mücadele Seçeneği Var!
Bizler bu seçeneği kullanmaktan çekinmiyoruz. Dört bir yanda gerçekleşen işçi, çevre, çiftçi, emekli eylemleri, yoksulluk ve hayat pahalılığına karşı gösterilen tepkilerle ülkemizin haritası bir direniş haritasına dönüştü.

Bugün burada sayamayacağımız kadar çok ve çeşitli direniş ülkenin dört yanında sürüyor. Her gün yenileri boy veren emek, kadın, doğa direnişleri emekçi halkın mevcut politikalardan hoşnutsuzluğunu haykırıyor. Her eylem bizlere, mücadele eğilimini ve birikimini, birlikteliğin gücünü, toplumun en geniş kesimlerine hitap eden yeni bir yol arayışını ifade ediyor.
Düşük ücretlerin enflasyon karşısında erimesine karşı, gıda başta olmak üzere hayat pahalılığı karşısında ezilen halkın öfkesi çeşitli yollarla dışa vuruluyor. Her geçen gün yoksullaşmaktan, yaşamdan kovulmaktan doğan öfkemiz daha da büyüyor.

Elbette susmuyoruz, sayısız eylemle karşı çıkıyoruz. Biliyoruz ki, tüm bu yaşananlar birbirinden kopuk ve bağlantısız değil. Saldırı tek hedefli ve örgütlü, direniş çok ama parçalı. Ancak yan yana, birlikte ve dayanışma içinde olursak güçlü oluruz. Bu yüzden bütün itirazlarımızı, tepkimizi, taleplerimizi saldırının merkezine yöneltme zamanı geldi.

Buradan tüm işçi kardeşlerimize ve emekçi halkımızı çağırıyoruz. Yıllardır emperyalistlerin ve onun ülkemizdeki yandaşlarının bizlerden çaldıklarını geri almak için gelin hep birlikte mücadele edelim. Asgari ücretle asgari yaşamak zorunda değiliz!

Sömürüye ve yoksulluğa karşı “Hakkımı ver” diyen, mücadele eden herkesi birlikte hareket ederek, birbirine güç vererek mücadele ve direnişleri daha da büyütmeye, yaygınlaştırmaya çağırıyoruz.
Yalnız Değil Birlikte Güçlüyüz!

Sefalet Ücretlerini Kabul Etmiyor, Bizlere Sefil Bir Hayatı Reva Görenlere Karşı Mücadele Ediyoruz!
İnsanca Yaşam ve Güvenceli Çalışma Hakkımızı İstiyoruz!
Emeğimizle Yarattığımız Zenginlikten Hakkımızı İstiyoruz!
Bizden Çaldıklarınızı Geri Alacağız!
Namlusunu emeğimize, yaşamımıza, doğamıza, barışa ve kardeşliğe çevirenlere karşı işçi sınıfının barikatında buluşacak eşitliğin, özgürlüğün, barışın ülkesini kuracağız!

Kaynak: Sendika.org.