Turizmde özellikle Covid 19 pandemi dönemi sonrasında yükselen bir turizm akımı var. Sağlık turizmi içinde değerlendirilen diğer taraftan spritüellik, ruhsal arınma, kuantum terapisi, bilinçaltı temizliği, meditasyon, enerji kavramlarıyla da iç içe geçmiş turistik turlardan bahsediyoruz.  Son olarak Şanlıurfa Göbeklitepe’de kişi başı 69 bin liraya düzenlenen “Sirius Yıldızına Portal Açma Turu” ile gündeme gelen bu turizm türünü anlamaya çalıştık.

 Wellness Turizminin Bir Türü

 TÜRSAB Yönetim Kurulu Üyesi, Türkiye’de ve yurt dışında iyi hal olarak tanımlanan wellness turizminde uzun yıllar yönetici ve organizatör olarak çalışan Elif Ural, Türkiye’de mevzuatta wellness turizminin tanımının olmadığını belirtiyor. Wellness turizminin sağlık turizminin içinde olduğunu belirten Ural, “Wellnes turizmi kendi içinde ikiye ayrılıyor.  Biri tamamen ruhsal arınma, meditasyon, yoga şeklinde çeşitli kombinasyonlar yapılabilen paketler içeren türü. İkincisi bir sağlık hizmeti ile onun yanında verilen türü. Söz gelimi onkoloji tedavisi gören birine verilen detoks hizmetleri, fizik tedavi hizmeti ile verilen, yaşlı bakım hizmeti ile verilen nefes terapisi, reiki, spa, masaj hizmetleri gibi düşünebiliriz. Bu saydığım ikinci türü en fazla döviz getiren türüdür. Buna bütünsel wellness diyoruz.   Türkiye’nin wellness pazarında önemli bir yere sahip olma potansiyelini taşıdığını savunan Ural, bu turizmi tercih eden turistin yüzde 70’nin yabancı olduğunu, sağlık turizminin operasyon hastasının iki katı turizm geliri bıraktığını belirtiyor.

Küçük Butik Oteller Spiritüel Etkinlikler Alanında Uzmanlaştı

Pahalı, lüks wellness tur paketlerinin yanında daha düşük bütçelere hitap eden yoga, meditasyon ya da farklı spiritüel etkinlik turlarına konaklama hizmeti vermek küçük butik otellere  doluluk seviyelerini  ve gelirlerini arttırmada olanak sağlıyor. Kırklareli, Artvin’de Maçahel, Çanakkale’de Kaz Dağları, Antalya’da Adrasan, Olimpos, Muğla’da Göcek ve Kabak Koyu bölgesindeki küçük oteller yıllar içinde bu tür turistik turların konaklama ayağında neredeyse uzmanlaştı.

İnziva kamplarında personelimizi uyarırız

1999 yılında Adrasan’da 9 odasıyla aile pansiyonu olarak hizmet vermeye başlayan Papirus Otel’in işletmecisi Serkan Konuralp, ilk yoga grubunu 2004 yılında misafir ettiklerinde yoga stüdyolarının bile olmadığını belirtiyor. Daha sonra artan taleple işletmelerine yoga stüdyosu eklediklerini söyleyen Konuralp, “Pek çok lüks, güzel otel var, salonları da var ancak yetmiyor. Burada gelir potansiyeli gören küçük oteller hemen yoga stüdyosu yapıp, grupları çekmek için bu alandaki rekabetin içine giriyor. Mental olarak bu müşterinin dilinden anlamanız gerekiyor. İşletmenizin doğanın içinde, kalabalıktan uzak, sakin, sessiz bir konumu olması gerekiyor. Başta biz de şaşırıyorduk, bu kadar yaygın değildi. Biz de öğrenmeye başladık.  Mesela sessizlik inzivası varsa, konuşmama orucu varsa personeli tembihleriz. Menülerimizi bu grupların hassasiyetlerine göre hazırlarız. Glütensiz ekmek, şekersiz pastalar yaparız.  Etkinliklerin birinde bir grup kahkaha atıp gülerken, zıplarken, ağlarken bir başka gelen grup 3 gün boyunca hiç konuşmayabiliyor. Bu tezatlık içinde siz de sorguluyorsunuz, neyi arıyorlar, neye çabalıyorlar, sonra sıradan hale geliyor durum” diyor.

Depolarda hazır tutulan tahtlar

Sadece yoga, meditasyon ve benzeri etkinlikler için işletmesini tahsis eden işletmeler olduğu gibi, bu etkinlikler için gelen turistlerle, diğer turistleri karma halde misafir eden işletmeler de bulunuyor. Otelde iki turist grubunun karşılaşmasının çok iyi organize edilmesi gerektiğini belirten Konuralp, “Bir grup sabah altıda Osho terapiye girip hoplayıp zıplayıp çığlıklar attığında, yan odada kalan misafir rahatsız olup oteli terk etti, o zaman biz odaların yerini organize etmeyi öğrendik. Bir başka grup akşam yemek saatinde birbirlerinin gözlerini bağlayıp elleriyle birbirlerine yemek yedirmeye başladığında, diğer turistlerin buna şahit olduğundaki şaşkınlığını görüyorsunuz. Bu ikisinin yan yana gelmemesi gerektiğini anlıyorsunuz. Mesela hazırda bekleyen tahtımız var, bir Budist rahip geliyor, üzerinde yükselmek istiyor, depoda tahtımızı artık hazır tutuyoruz” diyor.

Peki   wellness turizminin spritüellikle birleşen bu türünün oluşmasının altında yatan nedenler nedir?  Bu tür turistik turlara talep neden çoğaldı?

Gazipaşa'da yevmiye ücretleri belli oldu Gazipaşa'da yevmiye ücretleri belli oldu

Emeğin yeniden üretime hazırlanması

Sosyolog Doç. Dr. Göksel Aymaz, modern kapitalizmin gündelik hayatı, iş hayatı ve serbest zaman olarak örgütlemesinin ardından tatil nosyonunun ortaya çıktığını, tatilin işgücünün yeniden üretime hazırlanması işlevini gördüğünü hatırlatarak, “Tatil, emeği tekrar üretime katabilmek için işgücünün, kol ya da kafa emeği olsun, yeniden üretimin tüketimdir. İnsanlar yaşadıkları dünyada insani hiçbir şeyin kalmadığını hissettiğinde telafi yoluna gider. Kalbi kalmamış dünyada kalp arayışına girer. Müsekkin yani sakinleştirici, ağrı kesici arar aslında. Hayatın acılarına, değiştiremedikleri dünyaya, kendilerini aşağılayan dünyaya nasıl katlanacak? Bu spiritüel arayışlar tam da buna denk geliyor” değerlendirmesini yapıyor.

Toplumsal gerçekliğin acısından kaçmaya yönelim

Özellikle orta ve üst sınıfa mensup insanların spiritüel etkinlerle ilgisinin daha fazla olduğuna işaret eden Aymaz, “Kafa emeği ile çalışan, beyaz yakalı dediğimiz, İbrahimi dinlere yakın olmayan, kendilerini modern, seküler ve eğitimli olarak tarif edenler bu turların tüketicisi. Gerçeklik çok acı, gerçeklikle yüzleşmek istemiyoruz. Nerede acıları dindiriyoruz, spiritüel arayışlarda. Çakra açmakta, yoga yapmakta. Sisteme toplumsal çözüm önerilemediğinde bireysel kurtuluşlar öneriliyor. Onu değiştirmenin önü tıkandığında, kısıtlandığında biyografik çözümlere gidiyoruz. Oysaki toplumsal sorunlar toplumsal çözüm gerektirir. Bu spiritüel arınma, dış dünya kirlenmiş, lağım suyuna dönmüş sen ruhunu arındırsan da fayda etmez” diyor. Aymaz, bu tür turistik tur paketlerinin pazarlanırken arınma kavramının sık kullanılması ve turizmdeki yüksek ücretlerle lüks mekanlarda ya da toplumdan uzak doğaya yakın alanlarda organizasyonunun tercih edilmesini ise “Buralara gitmenin keyfi nerededir, toplumun gerçekliğini göremezsiniz buralarda, gözünüzün önünden, burnunuzun dibinden, kulağınızdan uzak tutmuş olur, kaçmış olursunuz, ayrıcalıklı olursunuz. Uzaklaşınca, görmeyince, duymayınca arınmış hissetmek kolaylaşır” sözleriyle yorumluyor.

Editör: Ece Güneş