Antalya’da tsunamiye yönelik bir çalışma yapılması gerektiğini söyleyen Görür, olası bir tsunami felaketinin ne kadar alana yayılabileceğinin hesaplamalarla belirlenmesine ihtiyaç olduğu konusunda kent yöneticilerini uyardı. Zaman zaman su taşkınları ve sel felaketlerinin yaşandığı şehirde kaya düşmeleri ve heyelanların geliş yönlerini de belirlemek ve önlem almak gerektiğini vurguladı.

Antalya Körfezi’nde tsunami riskinin olduğunu ve olası bir depremde doğu yakasının sulara gömülebileceğini söyleyen Prof. Dr. Naci Görür, "Alüvyonun bulunduğu bir yerde yıkıcı bir depremde o bölgenin şansı yok. Binalar toprağın üstünde değil de suyun içindeymiş gibi hareket etmeye başlar. Alttan basıncı yiyince ya ters dönerler ya da suyun içine batarlar. Gökdelen dikmek yerine risk haritaları çıkarılmalı" dedi.

Prof. Dr. Naci Görür, Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen 'Anttalks’ buluşmaları kapsamında 'Deprem Dirençli Antalya' söyleşisine katıldı. Atatürk Kültür Merkezi'nde (AKM) yapılan söyleşide Prof. Dr. Görür, Antalya, İstanbul, Tunceli, Bingöl gibi deprem riski taşıyan bölgeler başta olmak üzere tüm Türkiye’de gerçek bir deprem hazırlığına hızla başlanması konusunda iktidarı ve yerel yönetimleri uyardı.

“HER DEPREMDE 80-90 BİN İNSANIMIZI TOPRAĞA VEREMEYİZ, BİZE YAKIŞMIYOR”

Prof. Dr. Görür konuşmasında, Türkiye’de bugün var olan büyük fayların bundan 13,6 milyon yıl önceki levha hareketleriyle oluştuğunu ve son yıllarda art arda yaşanan depremlerin devam edeceğini belirterek, deprem dirençli yerleşim alanlarının hayati önemine vurgu yaptı. Türkiye’de 6 Şubat'ta 7,7 ve 7,6 şiddetinde yaşanan Maraş merkezli depremlerden sonra Japonya'da 7.6 büyüklüğünde deprem olduğunu ve bu depremde 132 kişinin hayatını kaybettiğini hatırlatan Görür, “Yakın zamanda Japonya’da yaşanana benzer şiddette bir deprem Türkiye'de olsaydı on binlerce kişi maalesef ölebilirdi. Türkiye'de bir sabah uyandığımızda 7 ve üzeri deprem yaşanmış olabilir. Her depremde 80-90 bin insanımızı toprağa veremeyiz. Bu bize yakışmıyor” dedi.

‘ANTALYALILAR RANT HASTALIĞINA YAKALANMIŞ, DEHŞETE DÜŞTÜM’

Belediyelere bu konuda acilen harekete geçmeleri için çağrıda bulunan Prof. Dr. Görür, kenti tehdit eden fay hatlarının incelenmesi, mikro bölgeleme yapılması ve risk analizleriyle yıkım tehlikesini azaltmaya yönelik çalışmaların yapılması gerektiğini söyledi.

‘ANTALYA’NIN SORUNU ALÜVYONLU KÖRFEZ DOLGUSU’

Genç zemin oluşumları üzerine kurulu Antalya'nın büyük bir bölümünde zeminin sağlıklı olmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Görür, kentin önemli bir kısmının alüvyon dolgu üzerine kurulduğunu söyledi. Özellikle Aksu, Serik, Manavgat ve Alanya’dan geçerek Gazipaşa’ya kadar uzanan şehrin doğu yakasının alüvyon zeminden oluştuğunu belirten Görür, şöyle konuştu:

"Deprem dirençli bir kent için en büyük engel, Antalya’nın üzerinde oturduğu bu alüvyonlu körfez dolgusu. Şehirde sık rastlanan bir diğer zemin türü de kireç taşlı traverten yapı. Bu tür zeminin de problemli yönleri var ama alüvyonlu zemine göre daha iyi. Kentin doğusunda alüvyonlu topraklar, batısında ise çoğunlukla travertenlerin veya kireç taşlarının olduğu zemin var. Traverten üzerinde olan binalar yüksek olmamak kaydıyla biraz daha dirençli olabilirler.”

‘DEPREMDE ANTALYA’NIN DOĞUSUNDA BİNALAR TERS DÖNER’

Prof. Dr. Görür, özellikle kentin doğu yakasında tarım toprakları üzerinde yerleşim nedeniyle deprem riskinin yüksek olduğunu söyledi: “Ciddi deprem gelse Antalya'nın doğusu çok hasar görür. Çünkü bu yaka, alüvyonun üzerinde oturuyor. Bu hat üzerinde yerleşim alanları alüvyonun üzerinde olduğu için deprem anında alttan basıncı yediği zaman sıvılaşma olur. Binaların çoğu yerli yerinde kalmaz. Allah akıl versin, o kesime de gökdelenler dikiyorlar. Alüvyonun bulunduğu bir yerde yıkıcı bir depremde o bölgenin şansı yok. Binalar toprağın üstünde değil de suyun içindeymiş gibi hareket etmeye başlar. Alttan basıncı yiyince ya ters dönerler ya da suyun içine batarlar. Mesela 8 katlı bina 3 kat olur, bir bakarsınız 5 kat suyun içine gömülmüş” diye konuştu.

'ANTALYA DÖRT YANINDA AKTİF FAYLARLA ÇEVRİLİ'

Antalya'nın aktif faylarla çevrili olduğunu ifade eden Prof. Dr. Görür, şunları söyledi:

“Antalya Körfezi, doğu, batı ve kuzeyden geçen aktif fay hatlarıyla çevrili. Akşehir zonu, Isparta-Burdur zonu ile Göller Yöresi'nin bulunduğu yerler düşey atımlı fayların olduğu bölge. Kentin güneyinde Akdeniz içerisinde Kıbrıs, Girit bölgesinde Helen yayı dediğimiz dalma batma zonu var. Üç büyük tektonik hat Antalya'yı tehdit etmekte. Güneyden dalma batma zonu büyük deprem üretebilir. Girit yakınlarında 8 büyüklüğünün üzerinde deprem üretmiş, her an 7'nin üzerinde deprem üretebilir. Antalya'yı tehdit eden bu tehlike denizden gelir. Akşehir ve Fethiye Burdur zonu deprem ürettiği zaman Antalya ciddi şekilde etkilenebilir. Antalya fay zonlarına 100 kilometreden uzakta değil. Yaklaşık 50-60 kilometre uzaklıktaki bu fay kuşaklarında olacak depremler, Antalya'yı önemli ölçüde etkiler. "

Görür, “Bölgenin topografyası çıkarılmalı. Antalya’nın jeolojisi stratigrafik, tektonik ve jeolojik haritalarla ayrıntılı bir biçimde çalışılmalı. Hangi zemin ne kadar dayanıklıdır, kalitesi nedir, inceleyip ortaya koymak lazım. Antalya’nın tamamında zemin dağılım haritasını hazırlamak lazım. Depremin hızı nerede fazla, nerede az olacak, bunlar belirlenmeli. Deprem hızının fazla olduğu yerde yıkım olur” diye bilgi verdi.

Editör: Cihan Oruçoğlu