Gündem

Kaliforniya yangını bize ne anlatıyor?

Tüm dünyanın gündemine dehşet verici görüntülerle gelen Kaliforniya yangını, özellikle Akdeniz tipi ekosistemlere sahip coğrafyalardaki ülkeler için önemli dersler içeriyor.


“Yörüklerin kadim keçi otlatma kültürünü ve orman köylüsünü ormandan dışladık, makilerin yerine kızılçam plantasyonları aldı ve bütün bunlar krizi tetikledi. Artık yangınla mücadelede bütüncül yönetim ve kaynağın yakıt yükü kontrolüne ayrılması zamanı…”

Yusuf Yavuz

ABD’nin Kaliforniya eyaletinde yaşanan orman yangınları, son 40 yılda yanan kentsel alanın tamamından daha fazla bir alanı küle çevirdi. Giderek şiddeti artan yangınların iklim değişikliğinin sonucu olduğunu belirten uzmanlar, yangın yönetiminin söndürme odaklı olmasının bu yeni durum karşısında yetersiz kaldığını, hatta ters etki yarattığını belirtiyor. Kaliforniya’da 3,7 milyar dolarlık bütçenin söndürmeye ayrılmasının, yanıcı madde yükünü azaltma çalışmalarının ihmal edildiği anlamına geliyor. Oregon Eyalet Üniversitesi’nde Misafir Öğretim Üyesi olarak bütüncül yangın yönetimi alanında araştırmalarını sürdüren Doç. Dr. Okan Ürker, İklim Masası’na yaptığı değerlendirmede, “Örneğin bundan yaklaşık yüz yıl önce, ülkemizde teknik ormancılığa geçerken, ekonomi odaklı bir soru soruldu: Nasıl kalem gibi orman inşa ederiz? Bu soruyu sorunca, bugünkü mega yangınlara giden yolu da açmış olduk. Bu soruya yanıt üretirken, Yörüklerin kadim keçi otlatma kültürünü ormandan dışladık. Orman köylüsünün geleneksel ekolojik bilgisini yok saydık ve yakıt yükünü artırdık. Ayrıca maki ve frigana gibi, ekosistem fonksiyonları ve insan toplumlarına faydaları çoğu zaman orman asli türlerinden daha fazla olan, Akdeniz ekosisteminin temel unsurlarını, tek tip kızılçam plantasyonlarına dönüştürdük. Bütün bunlar, krizi daha da tetikledi” görüşünü dile getirdi.

Tüm dünyanın gündemine dehşet verici görüntülerle gelen Kaliforniya yangını, özellikle Akdeniz tipi ekosistemlere sahip coğrafyalardaki ülkeler için önemli dersler içeriyor. Bunların başında yangın konusundaki önceliklerin doğru belirlenmesi geliyor. Yangınlar bir sonuç, nedenler ise büyük ölçüde arazi yönetiminde. Tıpkı daha hastalık gelmeden önce önlem almayı gerektiren koruyucu hekimlik uygulamaları gibi bütüncül arazi planlaması ve buna bağlı ekosistem yönetimi büyük önem taşıyor.

DOÇ. DR. OKAN ÜRKER KALİFORNİYA YANGININI DEĞERLENDİRDİ

Türkiye de tıpkı Kaliforniya gibi Akdeniz tipi iklim kuşağında yer alıyor. Son yıllarda yaşanan orman yangınları, yangınla mücadele yöntemleri ve bütüncül yönetimi konusunda yeniden düşünmeyi gerekli kılıyor. Kaliforniya yangını gündemdeyken ABD’deki Oregon Eyalet Üniversitesi’nde misafir öğretim üyesi olarak görev yapan ve yangın yönetimi alanında uzmanlaşan Doç. Dr. Okan Ürker, İklim Masası için yaptığı değerlendirmede yaşananları ve yapılması gerekenleri özetledi.

BÜTÜNCÜL YANGIN YÖNETİMİ KİTABI HAZIRLIYOR

Çankırı Karatekin Üniversitesi Çevre Sağlığı Programı’nda öğretim üyesi olan Doç. Dr. Okan Ürker, yaklaşık 15 yıldır Türkiye doğasının korunması amacıyla çalışan bir ekolog. Oregon Eyalet Üniversitesi’nde Misafir Öğretim Üyesi olarak bütüncül yangın yönetimi alanında araştırmalarına devam eden Ürker, burada yaptığı çalışmalarda Türkiye’nin mevcut yangın rejimi içerisinde yangına uyum sağlamış ve/veya sağlamamış ekosistemlerin, yangına direncinin ve direngenliğinin artırılmasına odaklanıyor. Olası yangın rejimi değişimini tetikleyecek eşik aşımlarının yaşanması durumunda yeni koşullara toplumsal ve ekolojik uyumun nasıl sağlanabileceği konusunda da araştırmalar yapan Ürker, Türkiye’nin bütüncül yangın yönetimine geçişinde politika rehberi işlevi görebilecek bir kitap da hazırlıyor.

‘AGRESİF YANGIN SÖNDÜRME YÖNTEMİ YETERSİZ KALIYOR’

Kaliforniya’da yangınların devam ettiği günlerde İklim Masası’na görüşlerini aktaran Doç. Dr. Okan Ürker, iklim değişikliği nedeniyle, özellikle Akdeniz tipi ekosistemlere sahip yangın coğrafyalarında, yangınların sayısının ve şiddetinin arttığını belirtti. Kaliforniya gibi birçok eyalette, katastrofik yangınların 'yeni normal’ haline geldiğini aktaran Ürker, agresif yangın söndürmeye dayalı yangın yönetiminin yetersiz kaldığına ve hatta ters etki yaptığına dikkat çekiyor.

‘BÜTÜNCÜL BİR YÖNETİME DOĞRU DÖNÜŞÜM GEREKİYOR’

Kış döneminde gerçekleşen yangınların yıkıcı hale dönüşmesinin en büyük nedenlerinden birinin, 2024 yılı boyunca Kaliforniya’da yakıt yükü tedbirlerine gerekli bütçenin ayrılması olduğunu belirten Ürker, Kaliforniya’nın yangınla mücadeleden sorumlu birimi CalFire’ın bütçesinin 10 yılda 1,7 milyar dolardan 3,7 milyar dolara çıktığını vurguladı. CalFire’in halihazırda yangınla mücadeleye neredeyse sınırsız kaynak ayırdığına dikkat çeken Ürker, “Ne var ki bu kaynağı baskın olarak yangını söndürmeye ayırıyor. Bu nedenle de yakıt yükü her geçen gün artıyor ve sorun daha girift bir hâl alıyor” görüşünü dile getirerek bütüncül bir yönetime doğru dönüşüm gerektiğini belirtiyor: “Mevcut kaynaklar bir an evvel yakıt yükü azaltma politika ve araçlarına aktarılmadığı takdirde, dünyanın en büyük barajını veya en güçlü yangın söndürme aracını da inşa etseniz, başarısız olmanız kaçınılmaz.”

YANGINLARIN YÜZDE 9O’I İNSAN KAYNAKLI

Türkiye gibi Kaliforniya’nın da Akdeniz tipi ekosistemlere sahip olduğunu dile getiren Doç. Dr. Okan Ürker, “Bunlar gibi birçok yangın coğrafyasında yangınlar, küresel iklim değişikliğinin yarattığı trendler nedeniyle, hem sayıca hem de şiddet bakımından artış eğilimi gösteriyor. Doğadaki canlı ve cansız varlıkların uyum kapasitelerini sekteye uğratan bu yeni durum, kompleks ve katastrofik sonuçlar doğuruyor. Şunu da eklemek gerekiyor: Bir yangının başlayabilmesi için oksijen, yakıt ve ısı gerekir. Doğal koşullarda yıldırımlar, ana ısı kaynağı görevini görüyordu. Ancak günümüzde yangınların neredeyse yüzde 90’ı insan kaynaklı çıkıyor. İnsan nüfusunun aşırı artmasının yanı sıra bu nüfusun giderek insan-doğa veya kent-kır ara yüzeylerinde sıkışmaya başlamış olması, yangınların da daha fazla sayıda ve noktada çıkmasına yol açıyor” diye konuştu.

KALİFORNİYA 30 YILDIR MEGA VE GİGA YANGINLAR ÇAĞINA GİRDİ

Kaliforniya’nın yaklaşık 30 yıldır mega veya giga yangınlar olarak bilinen, çok geniş alanlarda etkili olan büyük yangınlar çağına girmiş durumda olduğunu vurgulayan Ürker, şunları dile getirdi: “Bunun yanı sıra yıl boyunca, yerleşim birimlerinin yakınlarındaki daha küçük alanlarda yaşanan, ancak yıkıcı etkisi çok daha yüksek olan katastrofik yangınlarla da mücadele etmeye başladı. Örneğin son iki aydır eyaletin güneyindeki Malibu ve Santa Barbara’da, son bir haftadır ise insan nüfusunun giderek arttığı Santa Ana’da güçlü rüzgârlar sonucu kış yangınları yaşanıyor. Aslında bunlar, normal yangın rejiminin bir parçasıydı ancak insan yerleşimlerini çok hızlı tahrip eden bir hâl aldılar.

‘YANGINDA ŞEHİRLERİN ALTYAPISI KISA SÜREDE ÇÖKÜYOR’

Yerleşim yerlerine büyük zarar veren katastrofik yangınlar; Kaliforniya, Oregon, Washington, Idaho, Montano ve Colorado gibi birçok eyalette yeni normal haline gelmeye başladı. Yangınların yaşandığı şehirlerin altyapıları, çok kısa sürede çöküyor. Önce elektrik şebekesi etkileniyor, ardından su hatları kontamine oluyor. Evlerdeki isale hatları da sıcaklıklar 300- 400°C’ye ulaştığında çok çabuk hasar görebiliyor - ki bu tarz yangınlarda sıcaklıklar binlerce dereceye ulaşıyor. Eğer hastaneler de hasar görürse, sağlık hizmetleri doğrudan aksıyor. Görmediyse bile vardiya usulü çalışan personelin hizmet verme döngüsü kırılıyor. Benzer şekilde eğitim, güvenlik ve tedarik hizmetlerinde aksaklıklar yaşanıyor. Kısacası deprem vakalarına benzer sonuçlar doğuyor. Üçüncü dalga etki ise yangın bittikten sonra yaşanıyor: Toplumun barınaksız kalmasına bağlı olarak temel gıdaya, suya, enerjiye, sağlık ve eğitim hizmetlerine erişimde uzun vadeli sıkıntı yaşanabiliyor.”

KALİFORNİYA’NIN YANGINA AYIRDIĞI BÜTÇE BİRÇOK ÜLKEDEN FAZLA

Kaliforniya Eyaletinin 3,7 milyar dolarlık yangın söndürme bütçesinin, yalnızca ABD’nin diğer eyaletlerine kıyasla değil, dünya genelindeki birçok devletten fazla olduğuna değinen Ürker, şunları kaydetti: “Eyaletin yangınlarla mücadeleden sorumlu birimi olan Ormancılık ve Yangınla Mücadele Departmanı (CalFire) da küresel olarak da yangınla mücadelede en fazla personele, araca ve kapasiteye sahip kuruluşlardan biri olarak biliniyor. Kaliforniya’da birçok farklı yangın yönetim politikası uygulansa da çoğunlukla agresif yangın söndürme araçlarına yatırım yapılıyor. CalFire, 2014-2015 yılında yangın söndürme yatırımlarına 1,7 milyar dolarlık bütçe ayırmıştı. 2023-2024’te bu bütçe, 3,7 milyar dolara yükselmiş durumda. Artan söndürme yatırımlarına karşın bu yıl daha çok sayıda, daha geniş alanda ve daha fazla can ve mal kaybına yol açan yangınların varlığı, yalnızca klimatolojik koşullarla ilgili değil, yakıt yükünün aşırı artışının da bir sonucu.

YAKIT YÜKÜ TEDBİRLERİNE GEREKLİ BÜTÇE AYRILMADI

Başarılı yangın yönetiminin, ancak yakıt yükü kontrolü ile mümkün olduğunu dile getiren Ürker, “Bir yangının başlayabilmesi için ısı ve yakıt gerekir. Yangın başladıktan sonra ise seyrini ve şiddetini, topoğrafik ve klimatolojik koşulların yanı sıra ortamdaki yakıt belirler. Eğim, bakı, yükselti, rüzgâr, hava nemi veya sıcaklık gibi topoğrafik ve klimatolojik koşulları değiştirme imkânımız yok. Bu nedenle başarılı yangın yönetimi ancak yakıt yükü kontrolü ile mümkün. Geçtiğimiz yaz ayları boyunca Kaliforniya’nın çeşitli noktalarında yangın yönetimine dair gözlemler yaptım. Bunların yanı sıra, bölgedeki yangınla mücadele uzmanı meslektaşlarımın da görüşünü dikkate aldığımda şunu söyleyebilirim: Şu an kış döneminde gerçekleşen yangınların yıkıcı hale dönüşmesinin en büyük nedenlerinden biri, 2024 yılı boyunca Kaliforniya’da yakıt yükü tedbirlerine gerekli bütçenin ayrılmamış olması. Bu tedbirler arasında kontrollü/denetimli ve geleneksel yakmalar, yol kenarı temizliği, sıklık bakımı, kırsal yerleşimlerin sınırlarında otlatma ve diri örtü temizliği gibi, yakıt yükünü azaltmaya yönelik uygulamalar sayılabilir” ifadelerini kullandı.

KALEM GİBİ ORMAN ELDE ETME ÇABASI YANGINLARA GİDEN YOLU AÇTI

Hatalı uygulamalarla krize zemin hazırlandığını savunan Doç. Dr. Okan Ürker, artık yangınla mücadele yöntemini, yangının bütüncül yönetimine doğru dönüştürülmesi gerektiğini belirterek Türkiye’de yaşanan sürece de değindi: “Yangının kendisi değil, yol açtığı sonuçlar iyi veya kötüdür. Yangınların hepsi kötü değildir ve kontrol edip yönettiğinizde, yangın iyi bir şeye de dönüşebilir. Artık yangınla mücadele yöntemini, yangının bütüncül yönetimine doğru dönüştürmeliyiz. Orman mühendisliği kendi başına iyi veya kötü değildir; ona sorulan sorulara karşılık üretilen yanıtlar, iyi veya kötü sonuçlar doğurabilir. Örneğin bundan yaklaşık yüz yıl önce, ülkemizde teknik ormancılığa geçerken, ekonomi odaklı bir soru soruldu: Nasıl kalem gibi orman inşa ederiz? Bu soruyu sorunca, bugünkü mega yangınlara giden yolu da açmış olduk.

YÖRÜKLERİN KEÇİ OTLATMA KÜLTÜRÜ ORMANDAN DIŞLANDI

Bu soruya yanıt üretirken, Yörüklerin kadim keçi otlatma kültürünü ormandan dışladık. Orman köylüsünün geleneksel ekolojik bilgisini yok saydık ve yakıt yükünü artırdık. Benzer şekilde, kadim anız yakma kültürünü de sistemden dışladık. (Tabii maalesef tüm Türkiye’de kontrolsüz devam eden anız yakma uygulamaları, katastrofik yangınlara yol açıyor. Fakat anızı yasaklamak yerine ulusal bir yönetim planı ile faydaya dönüştürebiliriz.) Ayrıca maki ve frigana gibi, ekosistem fonksiyonları ve insan toplumlarına faydaları çoğu zaman orman asli türlerinden daha fazla olan, Akdeniz ekosisteminin temel unsurlarını, tek tip kızılçam plantasyonlarına dönüştürdük. Bütün bunlar, krizi daha da tetikledi. Yaşar Kemal’in 1950’li yıllara ait ‘Yanan Ormanlarda Elli Gün’ isimli röportaj kitabının sayfalarını biraz karıştırdığımızda bu dönüşümün nasıl olduğunu kolayca anlayabiliriz.’’

ORMAN MÜHANDİSLERİ ANADOLU COĞRAFYASINA HAZİNE BIRAKABİLİR

Ekolojik krizlerin tam ortasında olunduğunu ve gelecek yüzyılın da aynı soruyla geçirilemeyeceğini söyleyen Ürker, değerlendirmesini şöyle tamamladı: “Artık bu soruyu şöyle sormalıyız: Ekonomi, ekoloji ve sosyolojiyi birlikte gözetecek; doğadaki hızlı değişen koşullara karşı daha dirençli, direngen ve uyumlu, çeşitlilik arz eden ekosistemlere nasıl destek olabiliriz? Ancak doğru soruyu sorduğumuz zaman orman mühendisleri, eşsiz Anadolu doğasına çok kıymetli bir hazine bırakabilir.

KAYNAĞIN YAKIT YÜKÜ KONTROLÜNE KAYDIRILMASI GEREKLİLİĞİ

Tam da bugünlerde, Türkiye’den Orman Genel Müdürlüğü (OGM), Kuzeybatı Amerika’dan Oregon Orman Müdürlüğü (Oregon Fire Department, ODF) ve Washington Doğal Kaynaklar Müdürlüğü’nden (Washington Department of Natural Resources, WDNR) toplam 1500 orman yöneticisi ile eş zamanlı yürüttüğümüz bir anket çalışmasının ilk sonuçları, umut verici görünüyor. Dünyanın farklı yangın coğrafyalarındaki orman yöneticileri, yangın yönetiminde bir an evvel agresif yangın söndürme politikalarından sıyrılıp ana kaynağın yakıt yükü kontrolüne kaydırılması gerektiği üzerinde mutabık görünüyor. (Tabii ki bu, insan yerleşimlerinde veya hassas noktalarda yangın çıktığında bir şey yapmamak anlamına gelmiyor!) Bu yeni yaklaşım, ancak orman ve yangın yönetiminin siyasi baskılardan arındırılması ve toplumun doğru taleplerde bulunması ile mümkün görünüyor.”