Son beş yılda sadece  İngiltere’den 28 kadın Türkiye’de yaptırdığı estetik ameliyatlar yüzünden hayatını kaybetti,  pek çok vücut deformasyonu kayıtlara geçti. Sağlık turizminde Türkiye’nin en önemli pazarlarından İngiltere’de milletvekilleri internette sağlık turizmi reklamlarının yapılmasının yasaklanmasını talep etti. Sağlık turizminde verilen hizmetlerin fiyatlarıyla beraber kalitesi de mi düşüyor? Sektörde yanlış giden bir şeyler mi var?

“Fiyat merkezli kontrolsüz rekabet reklamasyonla sonuçlandı”

TÜRSAB Akdeniz Bölge Temsil Kurulu Sağlık Turizmi İhtisas komitesi Üyesi ve sağlık turizmi acentesi sahibi Murat Bulut Türkiye’de sağlık turizminin aşağı yöne doğru bir eğilim içinde olduğunu,  gelen sağlık turisti sayısının ve elde edilen kişi başı gelir miktarının düştüğünü belirtti. 3 yıl önce 200 - 300 pounda satılan 1 adet zircon, bugün ortalama 130 pounda yapılmaktadır. Burada aynı işlemi 80 pounda otel transfer dahil yapmaya çalışan klinikler nedeniyle olmuştur. Rekabetin fiyat üzerinden gelişmesinin de hizmet kalitesini düşürdüğünü savunan Bulut, “Ben kişiye ülkesindeki  tedavi ya da işlem fiyatının,  otel, transfer  dahil ederek, dörtte bir değil, yedide bir fiyatını veriyorsam, bu benim ticari potansiyelimi kullanamadığım anlamına gelir.  Rakam düştükçe işçilikten, malzemeden, otel seçiminden, transfer ettiğiniz araçtan, transfer operasyonunu yönettiğiniz personelin kalitesinden düşersiniz. O zaman da negatif işlemlerle reklamasyon kaçınılmaz oluyor” diyor.

Hastaneler acenteleri  baypas etmek istiyor”

Rekabetin fiyat üzerinden olması, verilen hizmetin kalitesini ve operasyon sonuçlarını olumsuz yönde etkilerken, sektördeki bir diğer sorun da rol karmaşası.  Bulut hastanelerin uluslararası hasta merkezlerinin, pazarlama departmanına çevrilmesi sonucu, sağlık turizmi acentelerinin hizmet aldığı hastanelerin, acentenin rakibine dönüştüğüne işaret ederek, yurtdışında, ülkeye gelen hiçbir hastanın acente kaydı olmaksızın hastaneye kabul edilmediğini  söylüyor. Bulut “Yurtdışında işbirliği, iş ortaklığı var. Biz çalışmakta olduğumuz hastane ile hem rakibiz, hem de iş ortağı; bu da işi çorbaya çeviriyor. Yönetmelikte bazı maddeler açık ve net ortaya konmadığı için sonuç bu. Pazarın tamamına hakim olmak isteyen hastane ve klinikler var ve acenteleri bypass etmek istiyorlar. Biz sadece iki otel,  iki transfer ayarlayan kurumlar değiliz. Tam tersi tüm dünyaya açılabilecek doğru kapıyız. Sağlık kuruluşlarının, kliniklerin, doktorların acenteciliğe soyunurken, akıllarında tutması gereken bir husustur bu” diyerek uyarıyor.

 1 yıl kral dairesinden çalışan yabancı çantacılar

Sektörde aslında tanımı olmayan bir başka oyuncunun, çantacıların da sektörde akitf rol almasıyla işlerin neredeyse kontrolden çıkmak üzere olduğunu söyleyen Bulut, Türkiye’ye sağlık hizmeti almak için gelen turistlerin yarısının kaçak yolla geldiğini öne sürerek şu örnekleri veriyor “ İstanbul’da iş yapmak daha zor. Havaalanında transfer şirketleri birbirinin hastasını çalıyor. Almanya’dan bir vatandaş gelmiş, burada beş yıldızı bir otelin kral dairesini kapatıp, otele acentelerin ve kliniklerin getirdiği hastaları kendi anlaştığı hastane, klinik ve doktorlara taşıyor.  Adam bir sene cebinden para harcamadan aylık sekiz on bin euro para kazandı, şikayet edildi, yakalandı, deport oldu. Bu sadece Antalya’da yaşanan. İstanbul bu bakımlardan çok daha kötü. Bu sadece Antalya’da olan bir durum. İstanbul farklı bir cennet. 

Mevsimlerle birlikte ruh hali de değişiyor! Mevsimlerle birlikte ruh hali de değişiyor!

Biz acentelere İş görüşmesi yapmaya gelen yabancı uyruklu insanlar oluyor, biz resmi sistemi anlattığımızda arkasına bakmadan kaçıyor.  Bir bakıyoruz hastanede koridorunda. Ne yapıyor diye sorduğumuzda, bize hasta getiriyor şeklinde cevap alıyoruz hastanelerden. Şirketi yok, vergisi yok, hukuki hiçbir sorumluluğu yok.   Benim günahım ne o zaman. Bu insanlara hastanede yada kliniklerde kim yol veriyor?

Kaçak çalışanlara değil; kaçan çalışanların nerede tıbbi işlem yaptırdıklarının önüne geçerseniz sorun otomatikman ortadan kalkar.

Sağlık turizminde hastanın ölüm riski acentelerin omzunda

Sağlık turizminde gelen turistin diğer turizm alanlarından farklı olarak sadece turist değil aynı zamanda ‘hasta’ sıfatını taşıması nedeniyle sağlık turizmi acentelerin hastaların ölüm riskini satın aldıklarının altını çizen Bulut, “Hastanenin ve doktorun kendi mesuliyet sigortaları var ancak acenteleri koruyan bir mesleki sigorta yok. Sadece yeni bir firmanın ürünü, komplikasyonlara karşı koruyucu bir sigorta var. Onda da sigortanın kapsamı, hastada işlemden sonra bir komplikasyon oluşması halinde, yapılacak tıbbi müdahalenin, tedavinin masraflarını karşılaması, yoksa o hastanın yine komplikasyon nedeniyle tekrar Türkiye’ye gelmesi için diğer tüm operasyonel maliyetleri karşılamıyor.yük acentelerin omuzlarında kalıyor. Olası bir durumda hasta vefat ettiğinde bizler onun cenaze işlemlerine kadar ilgileniriz ve eğer ki hastane kaynaklı bir sorun oluştuysa ölüm dahil, tazminat davasında ilk önce acenteye dava açılır, ilk yargılanacak acentedir. Bu kadar sorumluluk ve risk omuzlamışken haliyle sektörü çantacıların işgalinden kurtaramamaktan dolayı motivasyonumuzu kaybediyoruz” diyor.

Maliye hasta dosyalarını incelesin

Bulut, devletin kasasına para sokma peşindeki ekonomi yönetiminin sağlık turizmi alanına kısa birgöz atmasının verimli sonuçlar getireceğini  “Çok basit bir yönetim var, hastanede herkesin dosyası var, telefonu, otursun devletin görevlileri bir zahmet, John, sen ne zaman geldin, ne ödedin 15 birim, hastane faturası ne kadar 10 birim, aradaki 5 bin nerede diye baksınlar nereye gitmiş o kazançlar” dedi.

Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi