Antalya’nın betondan korunabilmiş son kıyılarından biri olan Gazipaşa Selinus sahilinde 96 bin m2’lik hazine arazisinin üst kullanım hakkı turizm amaçlı olarak Rizeli AHES GYO’ya verildi…
AHES GYO’nun sahibi Mücahid Hamza Ekşi; Cumhuriyet Gazetesi’nden Cengiz Karagöz’ün haberine göre eski TOKİ Başkan Yardımcısı ve AKP’li Fatih Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Özçelik’in damadı. Ekşi aynı zamanda eski İstanbul Kızılay İl Başkanı Kadem Ekşi’nin kurucusu olduğu Ekşioğlu Vakfı’nın da yönetim kurulunda yer alıyor. Şirket deprem konutları, hastaneler vs kamu ihaleleri almasıyla gündeme geliyor.
Daha önceki projeler durdurulmuştu
Çevre aktivisti ve yazar Yusuf Yavuz’un verdiği bilgilere göre koruma statüsündeki Selinus Sahili’nde oteller yapılması için imar düzenlemesi yapılmıştı. İlk 5 yıldızlı otel projesini Greenpark markasıyla iş insanı Adil Üstündağ başlatmıştı. Ancak dosyadaki eksik ve hatalı bilgilerden dolayı projenin ÇED süreci Ocak 2024’te durdurulmuştu.
Sit alanına ikinci girişim yolda
Arazi Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 49 yıllığına turizme tahsis için geçtiğimiz aylarda ilana çıktığı zaman da çekincelerini ve kaygılarını kamuoyu ile paylaşan Gazipaşa Hepimizin Platformu, bir açıklama yaparak uyarılarını tekrarladı.
Hazine arazisinin tahsis için ilana %40 emsal üzerinden çıkarıldığını ancak şu anda uygulanmak istenen inşaat oranının 2 katı, yani % 80 emsal oranı olduğuna dikkat çekilen açıklamada, bu şekilde yatırımcıya hazine arazisi üzerinden Rizeli bir inşaat firmasına büyük bir rant yaratıldığının altı çizildi.
Yerel yöneticiler sessiz!
Açıklamada "Arazi hazine arazisidir. Yani kamunun, yani halkın… Kıyı planları eğer tüm kıyılarda uygulanırsa, tüm özel mülkiyetler dolduktan sonra bu değerli arazi, halka ait deniz kıyısında tek alan olarak kalacaktı. Halkımız tüm kıyı planları uygulandıktan sonra bu tahsisi öğrenseydi, bu arazideki yapılaşma o zaman başlasaydı, halkımız çok büyük tepkiler verebilirdi. Bu durumu öngörmek yerel yöneticilerimizin görevidir. Ancak onlar da nedense(!) sessizlik içindeler." denilerek Yerel yöneticilerin duruma sessizliğinin farkında olunduğunun ve bunun hafızalara kazındığı da açıklamada vurgluandı.
Kaldı ki bir il ya da ilçe için kamu arazileri çok önemlidir. Gelişen kentlerde yeşil alanlar, sosyal tesisler, okullar, hastaneler, kamu binaları için mevcut haliyle kamu alanları zaten yetersiz durumdadır. Özel şirketlerin kazancı uğruna eldekileri de çıkarmak akıl işi değildir.
Bakanlık kendisiyle çelişiyor
Açıklamada Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın hazırladığı Türkiye’nin turizm stratejilerini belirleyen yayınında Ege ve Akdeniz kıyılarında sadece deniz odaklı dev kitlesel otellerde aşırı yığılma olduğu bilgisini ortaya koymuşken, kırsal turizm, köy turizmi, eko turizm gibi çeşitli yaklaşımları öngörürken, parsel bazlı planlama sona erdirilmeli, bütüncül bir bakış açısı olmalı derken, turizmde yerleşim yerlerinin tarihi, kültürü ön plana çıkarılmalı derken Fidanlık arazisinde yapılmasına olanak tanıdığı herşey dahil kitlesel turizm anlayışı kendi açıklamaları ile büyük bir çelişki içinde olduğuna dikkat çekildi.
Planlar yatırımcı lehine değiştiriliyor
Tahsis ilanında, bakanlık bir emlak şirketi gibi, kamuya ait, deniz kenarındaki arazide özel parseller oluşturuyor, ilçe merkezine kuş uçumu mesafelerini koyarak, deniz odaklı, büyük oteller yapılmak üzere kamu arazisini tahsise çıkıyor. Halka ait olması gereken günübirlik alanların da nasıl otellerin ön bahçeleri olarak kullanılabileceğinin, günübirlik alanların otel emsal alanına dahil olduğunun bilgilerini de paylaşmayı ihmal etmiyor. Kıyı İmar planının son halinde daha küçük adalar varken, bu adalar arasında halkın denize ulaşabileceği yollar zaten kısıtlıyken, anlıyoruz ki kıyı imar planının bu bölgesi değiştirilmiş, adalar 50 dönüm üzerine denk gelecek şekilde büyütülmüş, aradaki yollar kaldırılmıştır. O zaman sormak istiyoruz, bizler bu yanlış planlamayı öğrendiğimiz andan itibaren bu planlama değiştirilmeli, halkın yararına elden geçirilmeli, yapılaşmaya sonra geçilmeli derken, “artık herşey yapılmış bitmiş, değiştirilemez” diyenler görüyorlar mı yatırımcı lehine şu anda bile planların nasıl değiştirildiğini?
"Hala geç değil"
Açıklamada yapılaşmanın henüz başlamadığı bilgisi verilerek yapılan hatadan dönmek için hala zaman olduğu "Planın sıkıntılı yanlarını değiştirmeyi, hiç olmazsa planın uygulamada olan revizyonlu halini iptal ettirmek için girişimde bulunmayı neden hiç düşünmüyorlar acaba? diye sorularak işaret edildi.
Kişiye özel 18. madde uygulaması yapılıyor iddiası
Koru mahallesinde bulunan turizm arazileri üzerine yapılan 18. madde uygulamalarının daha önce iptal edildiği hatırlatıldığı açıklamada sadece Fidanlık arazisi üzerine, 18. Madde uygulaması yapıldığı üzerine duyumlar alındığı, yatırımcının yılbaşına başlama yönündeki beyanları olduğu bilgisi verilerek kişiye özel 18. Madde uygulaması yapıldığına dikkat çekildi. . Uyarıyoruz, fidanlık arazisinde Dop oranı (düzenleme ortaklık payı) düşük, sonra 18 uygulaması yapılan vatandaşların yerinde Dop oranı yüksek olursa, vatandaşlarımız ileride mağduriyet yaşayacaktır. Yine kaldı ki kişiye özel imar uygulamaları yapılmamalıdır.
Tarım alanına beton santrali yapılacak iddiası
Gazipaşa Hepimizin Platformu , Fidanlık arazinin yatırımcılarının, Gazipaşa havaalanı yanında bir belediye arazisini bedelinin çok üzerinde bir fiyatta satın alan yatırımcı olduğu iddiasını da açıklamada dile getirerek, havaalanı arazisi yanında satılan arazinin de tarım arazisi olduğu ve bu alana beton santrali yapılacağı söylentilerini gündeme taşıdı.
"Turizme değil, ranta karşıyız!"
Açıklamada, turizme, turizm yatırımcısına karşı olunmadığını, ancak tarım alanlarının, sit alanlarının, kıyıların yapılaşmasına karşı olunduğu "Gazipaşa, tüm Akdeniz kıyılarındaki yanlış yapılaşmadan ders alabilir. Henüz yapılaşmanın başlamamış olması hala bir fırsattır. Tarım yapılan, yarı tropikal ikliminden dolayı ülkemizin başka hiçbir yerinde yetişmeyen özel ürünlerin de yetiştiği bu ilçenin kıyılarında, halkımıza da faydası olmayacak olan büyük kitle turizmi, aşırı betonlaşma yerine, tarımla turizmin birlikte uygulandığı, misafirlerimizin alışverişini esnafımızdan yapacağı, yemeğini halkımızın işlettiği yerlerde yiyebileceği, tarım için gerekli hava akımlarımızı kesmeyecek daha küçük otellerde ağırlandığı, sadece dev kütlelerle kıyıya yığılmayan, kıyıdan Toroslara kadar düşük inşaat oranları ile, butik otellerle, pansiyonlarla yayılan, tarımı, yeşili ve doğayı koruyan bir turizm olabilir. Kıyılarla birlikte yaylalarımız, çaylarımız, kültür ve doğamız da bu insancıl turizme dahil edilebilir. Böylece halkımızın geniş bir kesimi turizmden yararlanabilecektir.Kamu arazilerini yandaş şirketlere verip kıyıyı yerel halka kapatmak turizm değil, rant üretmektir. Kıyıları betona boğan bu anlayış, bizzat ilçenin turizm potansiyelini de yok etmekten başka bir şey değildir" sözleriyle ifade edildi.