Cumhur İttifakı’nın Antalya Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Hakan Tütüncü’nün, vizyon projeleri arasında çevre ile ilgili bölümdeki bir konu dikkatimizi çekti. Sadece dikkatimizi çekmekle kalmadı, hayli de endişelendirdi.
Aday Tütüncü, “Narenciye Bahçesi’nin Halka Kazandırılması” başlığı altında şunları ifade ediyor:
“Antalya’mızın önemli yeşil alanlarından biri olan Muratpaşa ilçemizdeki Narenciye Bahçesi’ni Botanik Park mantığı ile yeniden tanımlayarak hem üretimin artarak devam edeceği hem de Antalyalıların istifade edebileceği önemli bir yaşam alanı haline getireceğiz.”
Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü (BATEM) tarafından kullanılan, Türk narenciyesinin ”Gen Bankası” niteliğinde olan, bu kapsamda araştırma ve geliştirme yapılan bahçe belediyenin neden ilgisini çeker?
Bunun yanıtı projenin kısa tanımında zaten var. Araştırma, geliştirme yapılan bahçenin tanımının değiştirilmesinden bahsediliyor. İmar Planı değişikliği “Botanik Park” yapılmak isteniyor.
Öncelikle belediyenin narenciye alanında araştırma yapılan bahçeye el atması kesinlikle doğru değil. Bunun arkasından neler geleceği de belli. Orada belli kişi ve çevrelere rant sağlayacak ticari ünitelerin, yapıların yapılması söz konusu. Botanik Park mantığı ile müşteri sirkülasyonun artması ile oluşacak kirlilik bahçenin doğal dokusunu bozacaktır. Araştırma projelerini engelleyecektir.
Bu arada, “Narenciye Bahçesi’nden Antalyalıların istifade etmesi” gibi, “Yaşam Alanı oluşturulması” söylemler de doğru değil.
Meraklısı gün içinde bahçeyi gezip narenciye çiçeklerinin kokusunu alabiliyor. Bahçe halka kaçık ama araştırma kuruluşu olduğu için ziyaretler elbette kontrollü olmak durumunda.
Ama Cumhur İttifakı’nın adayı Hakan Tütüncü’nün bahçede “Yaşam Alanı” kurma projesi büyük bir tehdit anlamına geliyor. Çünkü orası öncelikle bitkilerin, özelde narenciyenin yaşam alanı.
Aslında ne kadar örtülü ifadelerle gizlenmeye çalışılsa da bazılarının akıllarında Narenciye Bahçesi’nin bir şekilde imara açılması düşüncesinin olduğu anlaşılıyor. Üstelik bu fikir çok yeni de değildir. 1990’larda, 203 dönümlük bahçe ile ilgili bazı sağ siyasetçilerin benzer projeleri vardı. Kent dinamikleri, bahçeyi “2’nci Derece Doğal SİT Alanı” ilan ettirerek tehlikenin önüne geçmişlerdi.
O dönemde Kırcami – Lara hattında kişilere ait çok geniş imar arsalarının olması siyasetçilerin ısrar etmemesini sağlamış olabilir. Bugün, Kırcamii planlarının yapılamamasının da etkisi ile bölgede arsa sorunu yaşanıyor. Bu anlamda kentin artık ortasında kalan 203 dönümlük Narenciye Bahçesi, birilerinin ağzını fena sulandırıyor olabilir.
Bahçenin korumasının kaldırılamayacağını düşünmek isteriz ama yaşadıklarımız Türkiye’deki yönetim anlayışı devam ettiği sürece her şeyin olabileceğini de göstermiyor mu?
Yarın, 2018’de bahçenin mülkiyetinin devredildiği İstanbul merkezli Hamidiye Kültür ve Eğitim Vakfı, “Gelir elde etmek için mülkümü imara açmak istiyorum” derse, belediye de de onların talebini yerine getirecek birileri olursa ne olacak?
Bu anlamda tehlikenin farkında olmalıyız. Siyasetçilere, “Elinizi bahçemizden çekin, uzatmayın” demeliyiz.