Gündem

Bir ay önce bomba ihbarı yapılmış!

Cumhuriyet Gazetesi Murat Ağırel, bugün köşesinde TUSAŞ'a yapılan saldırının ihbarının 1 ay önce yapıldığını iddia etti.

Murat Ağırel'in TUSAŞ'a yapılan saldırıdan bir ay önce bomba ihbarı yazıldığını yazdı. İşte o yazısı:

TUSAŞ’a PKK’li teröristlerce yapılan saldırı sonucunda 5 yurttaşımız şehit oldu, onlarca yurttaşımız yaralandı. PKK gibi terör örgütlerinin yıllardır sürdürdüğü hain saldırıları görüyoruz; bu ülke, 40 binden fazla şehit verdi.

Ancak anlam veremediğim bir şey var: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rize’deki boş evini özel harekât polisleri korurken Türkiye’nin hava savunma sisteminin inşa edildiği TUSAŞ, nasıl yalnızca özel güvenlik görevlilerince korunur?

Stratejik önemi bu kadar büyük olan bir kurumun güvenliğinin jandarma ve polis gibi devletin güvenlik güçlerince sağlanması gerekmiyor mu?

Bakın bana bir bilgi ulaştı.

Bir ay önce TUSAŞ’ta bir bomba ihbarı yapılmış. Üstelik bu ihbarı, orada çalışan biri dile getirdi. 

Bakanlık kaynaklarına sordum, henüz dönüş yapılmadı. Teröristlerin Ankara’ya 5 gün önce geldiği, ellerini kollarını sallayarak dolaştıkları söyleniyor. Bu durum, istihbarat zafiyeti mi yoksa koordinasyon eksikliği mi bilemiyoruz. 

Ancak bildiğim bir şey var sorumluluk alınmayacak, kimse istifa etmeyecek ve bu olay da unutulacak.

Peki, bu saldırının sebebi neydi? 

İktidar ve Cumhur İttifakı’na göre bu, İsrail ve ABD’nin operasyonu; TUSAŞ’ın üretimini durdurmayı amaçlıyordu. Onlara göre bu saldırının ardında Cumhur İttifakı’nı hedef alma amacı yatıyor.

15 Dakikada Ücretsiz e-Fatura Kurulumu
60.000'den Fazla Mikro İşletmenin e-Fatura ve Ön Muhasebe Tercihi
Logo İşbaşı
Saldırının, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin terörist elebaşısını Meclis’te konuşturma çağrısının ve onun akrabası olan milletvekiliyle görüştüğü günün ardından gelmesi de dikkat çekici. 

Bahçeli, daha önce Edirne’yi ve Kandil’i kastederek “Apo ve DEM” demişti. Şimdi Kandil’in bu açıklamalara cevaben harekete geçtiği düşünülüyor.

Bir diğer olasılık ise Türkiye’nin BRICS hamlesi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası finans kuruluşlarına alternatif olarak kurulan BRICS’in Rusya’daki toplantısına katılmak üzere yola çıktığı gün bu saldırının gerçekleşmesi dikkat çekici. İsim benzerliği de var. BRICS görüşmeleri Rusya’nın Kazan kentinde gerçekleştiği sırada PKK Ankara’nın Kazan ilçesinde saldırdı! Simgesel özelliği bilerek mi seçildi? “Tesadüf” ihtimali bana çok gerçekçi gelmiyor. 

Türkiye’nin BRICS’e başvurması, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin sekteye uğramasına yol açabilir mi? 

Mavi gözlü dev boşuna, “Yurtta sulh, cihanda sulh” demedi.

Ancak Bahçeli’nin terörist elebaşısına özgürlük anlamına gelen “umut hakkı” talep etmesi ve Meclis’te konuşma yapmasına zemin hazırlama girişimi, terörle mücadeleye gölge düşürüyor. Daha önce açılım süreci denendi ve sonuçları gördük; PKK, şehirleri silah deposuna çevirip hendeklere mayın döşedi, yüzlerce şehit verdik.

Ana muhalefet partisi genel başkanı da “Kürtlere Türkiye Cumhuriyeti devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum” diyerek tartışmalı bir açıklama yaptı. Ne kastettiğini anlıyoruz ancak kendisi ne söylediğinin farkında mı?


Meydanlarda terörist elebaşısının idamını isteyen birinin, şimdi aynı kişiyi umut olarak görmesi ve Meclis’te konuşturmak istemesi, affını dile getirmesi stratejik değil trajik bir çelişki.

Ancak tarihten ders alabiliriz. Bahçeli, 1999’da Öcalan’a verilen idam cezasının durdurulmasında başbakan yardımcısı olarak sorumluluğu vardı. Sadece başbakan yardımcısı değil, koalisyon hükümetinin ortağıydı. Avrupa Birliği Uyum Yasaları bahanesiyle idamı kaldırdılar. 

Bu karar ne zaman alındı? 3 Kasım 2002’de AKP’yi iktidara getirecek seçimden sadece üç ay önce, 3 Ağustos 2002’de. O zaman da bugünkü gibi ekonomik kriz vardı. 

Bugün de ekonomik kriz varken erken seçim olacağını Türk siyasetini herkes biliyor. Tam da PKK açılımı yapılmışken, ekonomik kriz de varken terör saldırılarının başlaması bizi götürdüğü yer belli. 

“400 milletvekilini verin bu iş huzur içerisinde çözülsün” şartları oluşana kadar bu politika belli ki devam edecek. 

Türk siyasetinin problemi, aktörlerinin memurlaşması, değişmemesi ve sürekli aynı benzer olaylarla kendini tekrar etmesi.  

Yazık... Bunca şehide, terörle mücadele eden kahramanlarımıza, şehit analarına, babalarına, eşlerine...