Antalya Haber

"Bakanlık  gıdalarda bulduğu toksik, ağır metal ve pestisitleri de paylaşsın"

Tarım ve Orman  Bakanlığı’nın  denetimleri sonucu taklit ve tağşiş olduğunu tespit ettiği ürünler ve işletmeleri yayınlaması gündemde önemli yer edindi,  geniş yankı buldu.  Antalya’da özellikle  her şey dahil sistemle gıda, yemek ve gastronomi üzerine kurulu turistik hizmetlerde gıda güvenliği de özen gösterilmesi gereken bir alan olarak ön plana çıkıyor.  Antalya Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Ali Manavoğlu, gıda güvenliği denetim sisteminin işleyişini açıklarken, önerilerini de sıraladı.

Tarım ve Orman  Bakanlığı’nın  denetimleri sonucu taklit ve tağşiş olduğunu tespit ettiği ürünler ve işletmeleri yayınlaması gündemde önemli yer edindi,  geniş yankı buldu.  Antalya’da özellikle  her şey dahil sistemle gıda, yemek ve gastronomi üzerine kurulu turistik hizmetlerde gıda güvenliği de özen gösterilmesi gereken bir alan olarak ön plana çıkıyor.  Antalya Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Ali Manavoğlu, gıda güvenliği denetim sisteminin işleyişini açıklarken, önerilerini de sıraladı: Denetim için daha fazla personel, Meslek Odası ve Bakanlık arasında işbirliğinin geliştirilmesi, eğitim müfredatına beslenme, besin değerleri ve gıda güvenliği konularını içeren derslerin verilmesi, sadece taklit ve tağşiş tespit edilen ürünlerin değil; toksik, pestisit ve ağır metal tespit edilen ürünlerin de bakanlık tarafından kamuoyu ile paylaşılması.

Gıda güvenliğinde İSO 22000 sistemi

Antalya Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Ali Manavaoğlu, otel yemeklerinden zehirlenilmesi halinde ciddi reklamasyon cezaları ile karşılaşılan turizm bölgelerinde su ve gıda güvenliğinin hassas olduğuna işaret ediyor. 300 yataktan fazla kapasiteye sahip turizm tesislerinde gıda mühendislerinin çalıştırılmasının zorunlu olduğunu söyleyen Manavaoğlu, İSO 22000 sistemine giren turizm işletmelerinin tedarikçilerinin aldıkları ürünlerden periyodik olarak laboratuvarlara numune göndermesi zorunluluğu olduğunu ancak, bu sisteme dahil olmanın gönüllülük esasına dayanmasından dolayı, sisteme dahil olmayan turizm işletmelerinin böyle bir yükümlülüğü olmadığını belirtiyor. Özellikle küçük otellerde maliyet - kar hesaplarından dolayı ucuz gıda ürünlerine yönelinmesiyle gıda güvenliği bakımından daha fazla risk alındığını belirten Manavoğlu, laboratuvara numune göndermenin belli yatak ya da masa kapasitesi üzerindeki turizm işletmeleri için İSO 22000’e dahil olmasalar dahi zorunlu hale getirilmesinin hem işletmeler hem de müşteriler için daha güvenli olacağı önerisinde bulunuyor.

İSO 22000’e dahil olmayan üretimde gıda güvenliği

 İSO 22000 sistemi dışında turizm işletmelerini, lokanta ,restoran ve kafelerde gıda güvenliği  Tarım ve Orman Bakanlığı denetimleriyle sağlanmaya çalışılıyor.  Kalibrasyon denetimi ve HACCP  sistemi de gıda güvenliği sağlamada başvurulan diğer yöntemler. Kalibrasyonda yiyeceklerin saklandıkları soğuk havalar, soğutucular kontrolden geçirilerek, göstergedeki ısı derecesi ile gerçek ısı derecesinin uyuşup uyuşmadığı,  kontrol edilirken, HACCP  ise işletmelerdeki mal kabul, depolar gibi gıda güvenliği için  kritik noktalar belirlenip bu noktaların risk analizi ve ortaya çıkabilecek olası risklere karşı alınan önlemler üzerine çalışılması üzerine kurulu bir sistem.

Bakanlık  gıdalarda bulunan toksik, ağır metal ve pestisitleri paylaşmıyor

Bakanlğın analizler sonucu gıda ürünlerindeki taklit ve tağdişleri paylaşırken gıdalarda bulunan toksik bulaş, pestisit ve ağır metal verilerini paylaşmadığına dikkat çeken Manavaoğlu, oda olarak taleplerinin bunların da kamuoyu ile paylaşılması olduğunu vurguluyor .

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın tarla, sera ve bahçe gibi sebze meyve üretim yerlerinden denetim yaparak numune aldığını ancak bu ürünlerin iç piyasada satış sonrası denetimlerinin  ihracat ürünleri kadar yapılmadığını belirten Manavoğlu, büyük süpermarketlerin  son yıllarda kendi inisiyatifleri ile gıda mühendisleri ve laboratuvarlar aracılığı  üreticiden tedarik ettiği yaş ve kuru sebze meyvelerde pestisit, toksik ve ağır metal denetimi yaptıkları bilgisini veriyor. Pazarlarda satılan ürünleri belediyelerin yanı sıra artık Tarım ve Orman Bakanlığı da denetliyor.

Üretici dikkat etse dahi bulaş riski var

Üreticinin üretim esnasında yasaklı madde, ruhsatsız ilaç ya da kullandığı ilaçlarda doz aşımı yapmadığı halde ürünlerde  laboratuvar testleri sonucu  pestisit ya da ağır metal çıkabildiğini belirten Manavoğlu, bunun sebebinin bulaş olduğunu şu örneklerle açıklıyor: “Söz gelimi seranın içine traktör geliyor, toprağı sürüyor, traktör egzozundan çıkan gaz bitkide kurşun kalıntısı bırakabiliyor ya da iki elma bahçesi var, yandaki bahçedeki ilaçlama rüzgar ile diğer bahçedeki meyvelere bulaşabiliyor ya da ürünler depolandığı zaman depolarda da hava sirkülasyonuna dikkat edilmediği taktirde bulaş riski oluşabiliyor”

Yoksullar gıdaya ulaşsa da da güvenli gıdaya ulaşamıyor, marketler toplumsal sınıflara ayrıldı

Yoksulların gıdaya ulaşsa da güvenli gıdaya ulaşamadığına dikkat çeken Manavoğlu “Marketler sınıfsal olarak kategorilere ayrıldı. Organik, besleyici gıdaların bazı marketlerde yüksek fiyatlarda satışa sunulduğunu, karbonhidrat ve şeker ağırlıklı gıdaların reyonlarının ise diğer marketlerde daha fazla yer kapladığını, diğer ürünlerin ise bu marketler reyonlarında yer bile almadığını görüyoruz. Gıda konusunda taklit ve tağşişden önce,  dar gelirli kesimli yurttaşların doyurucu gıdaya ulaştığını ancak besleyici gıdaya ulaşamadığını görüyoruz. Bu da kişinin ileride hastalanmasına ve ilaç kullanmasına dolayısıyla devletin sağlık harcamaları üzerine yük bindiriyor.  4 kişilik bir ailede her bir kişi protein ihtiyacı için günde 2 yumurta yenilse sadece aylık yumurta maliyeti 800 TL  civarında olacaktır. Bunun yanına zeytin, domates, peynir, ekmek eklemedim. Asgari ücret ile besleyici gıdaya ulaşmak zorlaşıyor” diyor

Bakanlığın personel sayısını arttırması değilse  işbirliği yapması gerekiyor

Manavoğlu “Tarım ve Orman Bakanlığı’nın daha önce yaptığı denetimlerin sonuçlarını kamuoyu ile paylaşmasını  biz talep ediyorduk, sonunda açıkladı, çok da iyi oldu çünkü bakanlığın işini sosyal medya hesapları yapmaya başlamıştı” diyor.  Tarım ve Orman Bakanlığı’nın personel sayısını arttırmasının büyük ihtiyaç olduğunun altını çizen Manavoğlu, “Denetimlerin yıl  ortalamasının bir ya da bir buçuk olduğunu görüyoruz. Daha etkin bir denetim gerçekleştirilmesi gerekiyor. Türkiye’de sekiz bine yakın gıda kontrolörü var, bunlardan sadecee iki bine yakını gıda mühendisi. Biz gıda güvencesinden sorumlu kişilerin tamamının gıda mühendisi olmasını tercih ederiz. Bunun için personel sayısı arttırılamıyorsa, nasıl İnşaat Mühendisleri Odası’nın ruhsat verme yetkisi varsa, nasıl Makina Mühendisleri Odası asansörler için belge verebiliyorsa, Tarım ve Orman Bakanlığı ile Gıda Mühendisleri Meslek Odası arasında bir işbirliği sağlanarak, oda mensupları bakanlığın bu anlamda yükünü üzerine alabilir. Denetimlere katılabilir ya da olumsuz karşılaştığı bir durum karşısında tutanak tutma yetkisine sahip olabilir” önerisinde bulunuyor.

Müfredata  Beslenme, Gıda Okur Yazarlığı dersi konulmalı

Gıda ve beslenmenin doğumdan ölüme yaşama eşlik eden bir faaliyet olduğunu söyleyen Manavoğlu, “Ortaokul ya da Lise seviyesinden başlayarak okullarda öğrencilere beslenme, besin değerleri, gıda ürünleri etiketi okuma, gıda güvenliği konularını kapsayan bir ders verilmeli. Bu onların gıda tüketiminde daha bilinçli olmalarını sağlayacaktır. Biz oda olarak bu tür etkinlikleri gönüllü olarak yapıyoruz ancak ülke genelinde genelleştirilmesi bütünün hayrına olacaktır” önerisini getiriyor.

Laboratuvar analiz ücretleri tartışması

Ağustos ayında Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yayınladığı yönetmelikle özel laboratuvarlarda yaptırılan özel istek analizlerinin  ücretlerinin Bakanlık analiz ücretinden düşük olmaması  zorunluluğu  laboratuvarları memnun ederken, üreticilerin tepkisini çekmişti. Yönetmelikle kamu laboratuvarının neredeyse yarı fiyatına analiz yapan özel laboratuvarlar da kamu laboratuvarının analiz ücretini talep edebilecek. Özel isteğe bağlı analiz,  ürünlerinde gıda güvenliği riski konusunda üreticilere  erken önlem almasını sağlama avantajı sağlıyor.  Manavoğlu, üreticinin artan özel istek analizi maliyeti bakımından KOSGEB desteği bulunduğunu hatırlatarak, üreticiye bu bakımdan farklı destek ve teşvik modellerinin de oluşturulması konusunda çalışılması gerektiğini söylüyor.